Üye Girişi

Üye Girişi

Hasbıhal III: Ölümün Ziyareti

03 Mar 2019

Uzun zaman oldu sevgili kaari... Eh, eskisi kadar üretken olamıyorum. Bu yazı dizisinin önceki bölümlerinde biraz değinmiştim nedenlerine. Eskiden aynı anda onlarca işi takip eder, yapardım. Artık mümkün olmuyor. Yarın, mesela, danışmanlık yaptığım bir yayınevini arayıp artık sizinle çalışamayacağım, affedin diyeceğim. Enerjimi İskender Öksüz'le yaptığımız programa ve yazmakta olduğum Amerikan İç Savaşı - Modern Savaşın Doğuşu kitabına ancak yetirebiliyorum. İlki iyi gidiyor, kitapsa hala emeklemekte. Olsun, hayattan zevk alıyorum en azından; şikayetim yok. Kendi dünyama döndüm, paylaşan Bahadırhan'a malzeme sağlayan, deneyimleyen bir Bahadırhan fazındayım sanırım. Bu sürecin meyveleri çok sonraları hasat olur belki. 

Fakat, sevgili kaari, (ah bu hitap ne güzeldir, Akif'ten okuduğumdan beri) bir delikanlı çalar kapını. "Sen benim kahramanımsın abi" der. O an yaşanan mutluluğun, tatminin tarifi yoktur. O mutluluğu, tatmini, tam ifadeyle bahtiyarlığı ne sağlıyor peki? Yazmak. O yüzden, yazmaya devam ediyorum. Senle aramı açmıyorum. Zira benim neyim varsa, sensin. Sana borçluyum. Sen beni dinledikçe, okudukça ben tamamlanıyorum. Ben de sana bir şeyler katıyorsam ne mutlu...

Bu defa, eski bir notumu paylaşacağım. Sosyal medyada bir yerlere yazmıştım. Bu vesileyle -biraz da üşengeçliğimden- ısıtıp önüne süreyim. 

Crusader Kings 2 oyununda bir "event" vardır, "doğaüstü olay". Ölüm insan suretinde kapınıza gelir ve sizi satranç oynamaya davet eder. Yenilirseniz canınızı alır, yenerseniz bağışlar.

Aslında pek eski ve yaygın bir mitolojik motifin kalıntısı bu. Birçok mitolojik karakter, ölüm tarafından ziyaret edilir ve ölümle çekişir/düello eder/oyun oynar. Ölüm kazanırsa can alır, kahramanımız kazanırsa bağışlanır.

Herhalde bu kahramanlardan en meşhuru Sisyphus, meşhur "Sisifos Miti" kitabından hatırlarsınız. Sisifos ölümü 2 defa kandırmıştır, bir defasında kendisini zincire vurmaya gelen Thanatos'u aldatıp kendi zincirine vurarak; diğerinde de karısına ölünce kendisini gömmeyip bırakmasını söyledikten sonra, öte tarafın tanrıçası Persephone'ye "karım beni düzgün gömmedi bırak gidip hesap sorup geri geleyim" deyip izin aldıktan sonra geri dönmeyerek. Ölümü ilk aldatışında ortalık bayağı karışır, zira ölüm zincirlendiği için kimse ölememektedir. Bu sebepten Sisifos öte dünyada her tepeye çıktığında geri yuvarlanacak bir kayayı yokuş yukarı çıkarmakla cezalandırılır.

Ortaçağ'dan kalma bir betimlemede böyle bir sahne var. Kahramanımızı ziyaret eden ölüm, onunla satranç oynuyor. Muhtemelen kaybederse canını alacak. Yaşamın güçlüğüne, ölmemek, cılız vücudumuzla affı olmayan doğada hayatta kalmak için zekamızı kullanma zorunluluğumuza da gönderme yapıyor.

Bu, meşhur "The Seventh Seal" filmine ilham vermiş. Bu filmde de kahramanımız ölümle satranç oynar.

Bizdeki en güzel örneği Deli Dumrul. Obada bir yiğit ölünce, Deli Dumrul "Noluyorsunuz be kavatlar" diye sorar. (İfade birebir böyle. Geçenlerde gördüm, herifin teki Dede Korkut seçmeleri basmış, kafir kızlarının ağzından yüzünden öpmeyi sansürlemiş. Kök Tengri böylelerini ince ince doğrayıp kısık ateşte pişirdikten sonra itlerin önüne döksün.) "Bir yiğit öldü ona ağlıyoruz" cevabı alınca, ölümü sorgular. Der ki "Bu Azrail ne kavattır" (valla o diyor), "sıkıyorsa karşıma gelsin adam öldürmek neymiş göstereyim." Bu tanrının gücüne gider, der ki "Bu kavat oğlu kavat" (Dedem Korkut tanrıya kavat dedirtiyor benlik bir şey yok) "büyüklük taslar, var git Azrail al canını." Azrail gelir, Deli Dumrul önce kapışıp yener gibi olsa da nihayet yenilir. Azrail canını alacakken, tanrıyla pazarlık yapar, yerine bir can bulması karşılığında salıverilir. Babasına gider, yerime öl der, babası reddeder. Anasına gider, yerime öl der, o da reddeder. Karısıyla helalleşmeye gittiğinde karısı gerçek aşkın tezahürü olarak "ay yiğidim ben ölürüm senin yerine o nasıl anaymış nasıl babaymış" (kaynana-gelin kapışması) diye laf sokunca, Allah der ki kadın doğru söyledi, var anasını babasını öldür, bu ikisine de 150 yıl ömür bağışladım.

Bu motif Crusader Kings 2 oynamış, Ghoultown'dan "Drink With the Living Dead" dinlerken aklıma düştü. Şarkıda ve oyunda işlenişi dışında da sık sık karşımıza çıktığını hatırladım. Keşke Karşılaştırmalı Mitoloji kitabıma koysaydım dedim. Sağlık olsun.

Mevzubahis şarkıda ölüm bir meyhaneye gelir. Gelen aslında ölümün kendisi değildir, ama bir adamı içkisini almak için vurunca asılmış, tanrı tarafından da meyhane meyhane gezip içki kapışmasına adam davet etmekle cezalandırılmıştır. Birisi onu yenerse nihayet gerçekten ölüp huzur bulacaktır. Seçtiği adam içki yarışını reddederse silahla düello yapacaktır. Kahramanımız da "ölüyle düello yapılmaz, ölmüş adamı yeniden mi öldürecem" der, kabul eder. "Whiskey, tequila, vodka, rum or gin / Ain’t no man that i can’t beat, be him live or dead" diyerek kadehleri yuvarlar. Nihayet kazanmıştır, lanetli haydut da gerçekten ölüp huzur bulmuştur.

Şarkıyı burayı tıklayarak dinleyebilirsiniz. Sözlerini de İngilizcesi olmayan kardeşler için çevireyim, tabii ki edebilikten uzak bir halde:

Susuz şeytan'da oturuyordum, tek yelken açık*
Yarasa kanadı kapıların gıcırtısıyla bir yabancı içeri daldığında
Kafasını iki yana çevirip baktı ve çökmüş gözleri parladı
Gecenin kasvetini sarsarken paslı mahmuzlarının döndüğünü duydum

Şapkasını indirdi, tabancasını yokladı ve bara yürüdü
Yanıma oturdu, uzun bir yoldan geldiği belliydi
Balçık gibi kalın bir sesle barmene bakıp dedi:
"Bana bir shot viski, bir tane de yeni arkadaşıma."

Müşteriler kısık sesle fısıldaşmaya başladılar, korkmuş görünüyorlardı
Sanki bir hayalet dikilip mezarından kalkmış gibi
Yüzü sığ ve kirliydi, teni hayvan derisi gibi
Herhangi bir adam gibi konuşuyordu ama tekinsiz bir şeyler vardı

Taburemde döndüm ona ve dedim ki
"Teşekkürler bayım, ama bugün kurtçuk peşindeyim."**
Homurdandı ve içkiyi bana iteledi, gözleri ölüm gibi soğuk
"İçkileri ben seçerim, sen de shot atacaksın, yoksa bana rest çekmiş olursun."

Saat gece yarısına gelirken ve ölümün kemikli eli yakınken
En iyisi içkini iç ve çeneni kapalı tut
Eğer ona rest çekersen asla kazanamazsın
Hadi bakalım... Yaşayan ölüyle iç

"Kim olduğunu sanıyorsun sen?" sabrım azalıyordu
Ama yutmak zorunda kaldım hikayesini anlatmaya başladığında
Dudakları kıvrıldı ve hikayesinin ilk kelimeleri döküldü
Ve bardaki her yüz biraz soldu

"Adım Stanton Cree ve üç yıl önce öldüm
İçkisini çalmak için bir adamı vurmuştum, en azından bunun için asıldım
Şimdi dünyayı gezip her gece meydan okumakla lanetlendim
Bir adamın benimle içme yarışına girmesi ya da ölmesi için"

"Şimdi bir dakika bayım, kimse beni aptal yerine koyamaz"
Viski bardağını tekrar hortlağa doğru ittim
"İçkiyi herkes kadar severim ama bu kaybetmeye mahkum bir oyun
Bir ölüyle içki yarışına girmek ya da rest çekmek çılgınca"

Stanton Cree şapkasını çıkardı ve kötü kötü güldü
"Anlıyorsun ya, efendimiz o zavallıyı vurduğum için lanetledi beni
Başka seçeneğin yok, her shotıma bir shot içmek zorundasın
Sen kazanırsan gidebilirsin, ben de nihayet huzurla çürürüm"

Barmen yavaşça kafasını salladı ve göte geldiğimi anladım
Rest çekip bir ölüyle düelloya girsem kesinlikle kaybedecektim
O yüzden bardağı aldım ve gırtlağımdan aşağı döktüm
Boğulsam bile içki yarışında onu geçecektim

Viski, tekila, votka, rum ya da cin
Yenemeyeceğim kimse yok, yaşayan ya da ölü
Böyle sabaha kadar gram gram kapıştım
Stanton Cree düşene ve kazanan belli olana kadar

Şimdi çam tabutunda dinleniyor ve ben sokakta geziyorum
Ama ölümün beni seçtiği geceyi unutmuyorum
Bu kıssanın pek ahım şahım bir hissesi yok korkarım
Tabii birini öldürüp son birasını gömmeyi planlamıyorsan.

 

Böyleyken böyle sevgili kaari. Keşke memleket böyle olmayaydı da, metruk bir binaya çöküp sabahlara dek kafa çekip malumatfuruşluk yapabileydik. Kader.


*One sheet hung to the wind diyor. Bu "three, two sheets to the wind" ile alakalı, gemici terimi. Aslında gemi yelkeninin rüzgara salınmışlık durumunu anlatıyor ama sarhoş olmak anlamında kullanılıyor. One sheet dediğine göre pek kafası güzel olmamış henüz.

**Kurtçuk kovalıyorum dediği, bazı tekila şişelerinin dibinde yer alan kurtçuğa gönderme.

 

M. Bahadırhan Dinçaslan

This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it. 

 
mbdincaslan.com | © 2024 Tüm Hakları Saklıdır

Bu kategoriden diğerleri: « Hasbıhal - II Hasbıhal IV »
  • Mevcut yorum yok.

Who's Online

1249 ziyaretçi ve 0 üye çevrimiçi

Latest Park Blogs