Üye Girişi

Üye Girişi

Katja Moslehner ile Folk Müzik Üzerine

27 Mar 2017

Faun'dan tanıdığımız Katja Moslehner'le folk müzik üzerine kısa bir söyleşi gerçekleştirdik.

Bir hayalim var: Schelmish, belki In Extremo tadında -henüz Wardruna ölçeğinde beklentiler için fazla erken- ve güzelliğinde bir Türk folk metal grubunun kurulmasına hiç değilse katkıda bulunmak. Kadim Türk kültürünün, şamanizmin ve efsanelerin, masalların modern dinleyiciye hoş gelecek şekilde, geleneksel olanı topyekün yok etmeden ama yeniden üreterek sunulduğu, popüler hale getirildiği bir müzik formu. Bu yeniden üretimi önemsiyorum: O metinlerin, efsanelerin, motiflerin ölmediğini ispatlayan, onları yeniden, yeni bir aksan, enstrüman ve müzikle üretmek olacaktır. 

Yıllardır folk metal ve ortaçağ müziği diyebileceğimiz bu müzik tarzını severek dinliyor, takip ediyorum. Hem de ne takip: İsveçlilerle eski bir İsveç halk şarkısının orijini üzerine tartışıyor, Alman halk şarkılarında milliyetçilik teorilerini yahut Türk mitoloji okumalarını ilgilendiren kesitler bulabiliyorum. Biraz da malumatfuruşluk var tabii serde. Çok tanınmayan, bilinmeyen birçok müzisyenle tanıştım, çoğuyla söyleşiler de gerçekleştirdim: Marcus van Langen, Riccardo Prencipe, Urmat Yntaev (Altai Kai), Arslanbek Sultanbekov, Cavit Mürtezaoğlu bunlardan bazıları. Hala bu "folk" meselesini anlamlandırmaya çalışıyorum, beslenenin değil, üretenin gözlerinden bakmak ve kulaklarıyla duymaya çalışmak da, bu anlama sürecinin en önemli kısmını oluşturuyor diyebilirim.

Bu serüvende şimdi, Katja Moslehner'le bir söyleşi yaptım. Kendisi bir süre Faun isimli folk grubunda bulunmuştu. (Halk müziği deyince akla türkü geliyor, Avrupa'ya has bu -tam da tanımlayamadığım- tarza metal şu bu yorumlarının hepsiyle birlikte folk deyip geçelim) Faun'u Türk dinleyicisi Oyneng Yar isimli, hafızam beni yanıltmıyorsa Afganistan Özbekleri'ne ait bir halk türküsünü yorumlamalarıyla tanımıştı. Şarkı çıktığı yıllar, ekşi sözlük ve sair mecralarda en çok tanıtan, sözlerini paylaşanlardan biri de bendim, hey gidi... 

Katja Moslehner, Faun'la yollarını ayırdı, başka gruplar ve projelerle yoluna devam edecek. Umarım bu kısa söyleşi, oralarda bir grup gencin bir araya gelerek, ciddi ve çekici bir usulde bir Türk folk metal icrası damarı yakalamalarına ilham olur... Bu arada, en güzel şarkılardan birine çekilmiş kısa bir klipte Moslehner'i burayı tıklayarak dinleyebilirsiniz.

Katja Moslehner ile Folk Müzik Üzerine

MBD: Önce çocukluğunuza inelim. Nasıl bir hayatınız vardı, belki daha sonra yapacağınız müziğe ilham veren olaylar, motifler..?

KM: Doğu Almanya'da sanatçılarla dolu bir evde büyüdüm. Annem ve teyzem tiyatroda çalışıyorlar, büyük babam ressamlık ve sahne tasarımcılığı yapıyordu. Kızkardeşimle birlikte, dilediğimiz gibi hayal kurup içimizden geçenleri ortaya dökebildiğimiz, yaratıcı bir ortamımız vardı. Sık sık doğayla başbaşa kalır, şarkılar söyler, çocuk aklımızla küçük hayvanları kötülüklerden, tuzaklardan korur ve kurtarırdık.(Gülüyor) Kızkardeşim de şarkıcı ve dansçı oldu, bunda doğduğumuz evin etkisi büyüktür mutlaka. Eski bir malikanede büyüdük, evin her köşesinde öyküler ve gizemler vardı... Anne-babamız sanatçı oldukları kadar eski, antika mobilyaları ve tabloları seviyorlardı, o yüzden çok daha eski asırlarda yaşıyor gibiydik. Çok küçük yaştan itibaren şarkı söylemeye ve kendi melodilerimi yaratmaya başladım. Okula başlar başlamaz koroya girdim ve halk şarkılarından klasik müzik eserlerine uzanan geniş bir repertuarda ilk eğitimimi almış oldum. Annemin bir arkadaşı tiyatroda tenordu, Clannad, Enya ve Kate Bush müziğiyle beni o tanıştırdı. Eski şarkıların mistisizmi ruhumla ve büyüdüğüm ortamla çok uyuşuyordu, aynı frekanstaydı. 14 yaşıma geldiğimde, Hildegard von Bingen'in (12. yy Alman dini müzik dahisi rahibe) müziğiyle tanıştım ve beni derinden etkiledi, daha önce dinlediğim hiçbir şeye benzemiyordu. Bugün bile, von Bingen bana ilham kaynağı olmaya devam ediyor.

MBD: Şimdiye dek birçok grupla çalışmışsınız. Bu tecrübelere değinsek kısaca?

KM: Bütün bu tecrübelerden dolayı çok minnettarım. Müziğin kendine has bir dili olduğunu ve doğduğu ülkeden çok uzaklara ulaşabildiğini öğrendim. Almanya, Kanada, Rusya, İspanya, Çek Cumhuriyeti, Slovenya, Polonya, Macaristan, İngiltere, Fransa ve Bulgaristan'dan sanatçılarla çalışma fırsatım oldu. Bütün bu çalışmalardan hem kişisel olarak dostluklar, hem de müzikal açıdan çok önemli tecrübeler edindim. 

MBD: Yaptığınız müziği tarz/janr olarak nasıl tanımlıyorsunuz peki? 

KM: Aslında aynı anda birçok tarzı uyguluyorum. Özellikle folk müzikte, bölgeye, ülkeye ve dile göre çok farklı usuller var. Bütün bu farklı şarkı söyleme usulleri, bir ressamın paletindeki renkler gibi, müzikal kişiliğimi genişletip zenginleştiriyor. 

Bütün bu tarzları birleştirip, harmanlayıp bugüne getirmeyi, eski şarkılara yeni kıyafetler giydirerek, ya da yeni hikayeleri eski melodilerle süsleyerek söylemeyi seviyorum. Tam olarak bu yüzden, Mayıs'ta yayımlanacak Savica albümümüzün adı "Dönüşüm". Farklı kültürlerden geleneksel şarkıları alıp, modernize ederek dinleyicilerimize sunduk. 

MBD: Bana öyle geliyor ki, yeni bir Rönesans var. Avrupa, Ortaçağ sonundaki Rönesans gibi köklerini, pagan geçmişini yeniden keşfediyor. Sizce bunun arkasındaki neden nedir?

KM: Almanya'da bir önceki neslin alışkanlık ve kültürünü gömdük ama, insanlar yeniden arayıştalar. Sanırım doğayla ilişkilerini yeniden kurmak, doğaya saygı ve insanlarla uyum içinde  yaşamak için, eski gelenekler ve hünerlere yeniden başvuruyorlar. Aynı zamanda, nereden  geldiğimizi anlamak, şu an nerede olduğumuzu bilmek için elzem. Büyü, efsaneler ve öyküler beni  hala baştan çıkarıyor. Bilim, evet, bilim her şeyi anlatıyor ama bir yeşil yaprağın üzerinde dans eden  ışık benim için hala büyülü ve mucizevi. 

MBD: Genel olarak folk müzikte iki akım var diyebiliriz: Bazı gruplar şarkıların orijinaline sadık kalırken, hatta orijinal enstürmanlarla çalarken, bazıları modern bileşenler de katıyorlar. Siz hangisini tercih ediyorsunuz?

KM: Şarkıların orijinal hallerine saygı duyuyorum: Onların bize aktarılmış olması, aynı zamanda bizim hayatta kalmayı başardığımızın da ispatı. Ama ben modern bileşenler de katmanın bu şarkıları geleceğe taşıdığını düşünüyorum.

MBD: Faun Türk dinleyicisi ve benim için "Oyneng Yar" isimli Türkçe şarkıyı seslendirmesinden beri  hep özel bir yere sahip olmuştur. Görünüşe göre Faun'la yollarınızı ayırmışsınız, neden böyle bir  karar aldınız ve önünüzdeki projeler neler?

KM: 4 yıl birlikte çalıştık ve büyük başarılara imza attık! Benim için oldukça kıymetli birçok macera ve dönüm noktası içeren bir dört yıl oldu, 6 milyon izleyicinin karşısında ilk defa televizyona çıkmam ya da Amerika, Brezilya, Rusya gibi ülkelerde konserler vermek gibi. Bütün bu geçen zaman ve bunca harika insanla tanışma fırsatı için minnettarım. Müzikal açıdan da şarkıcı ve söz  yazarı olarak oldukça önemli bir tecrübe edindim. 

Yollarımız farklı vizyonlara sahip olduğumuz ve farklı yönlerde gelişmek istediğimiz için ayrıldı. Ayrılık kolay değildi, ama hayatımın çok erken safhasında yaşamın bir seyahatten ibaret olduğunu öğrenmiş biri olarak bundan sonra yoluma ne çıkacağına odaklanıyorum. 

Şu sıralar bir solo albüm hazırlığındayım ve Mayıs'ta iki proje birden dinleyiciyle buluşacak: Savica ile "Dönüşüm" albümü ve Corvus Corax'la birlikte "Ejderha'nın Laneti" isimli bir radyo müzikali.

MBD: Pekala, son soru. Modern zamanda yaşayan insanlar neden folk/pagan/ortaçağ müziği dinlemeli?

KM: Bu müzik ve şarkılar, bugünün müziğinin büyükannesi. Ve bu şarkıların bu güne kadar nasıl gelebildiği benim için hep ilgi çekici olmuştur. Modern zamanda yayımlanan bir şarkı, ertesi yıl bile unutulabiliyor, değil mi? Jordi Savall bir defasında bu tarz müziğin zamanda duygusal bir yolculuk olduğunu söylemişti. Şarkının yaratıldığı zamanda, onu yaratan insanın kalbiyle, onun duygularını hissetmek. Bu muhteşem bir his. Ve bana göre, halk şarkıları bir ülkenin ruhudur. O ruhu anlamak için, o şarkıları dinlemek gerekir. 


Söyleşi: M. Bahadırhan Dinçaslan

This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it. 

Son Düzenlenme Pazartesi, 27 Mart 2017 21:37
 
mbdincaslan.com | © 2024 Tüm Hakları Saklıdır

  • Mevcut yorum yok.

Who's Online

627 ziyaretçi ve 0 üye çevrimiçi

Latest Park Blogs