Bu sayfayı yazdır

Seyyid Enflasyonu: Afedersin Şaman

29 Eyl 2015

Elimizi attığımız yerden seyyid çıkıyor, öyle değil mi? Hele Doğu'da öyle aileler var ki, hepsi seyyid! Neredeyse herkes peygamber torunu. Yörenin sosyokültürel dokusu da işin içine girince, bir dokunulmazlar sınıfı, bir tuhaf teokratik-aristokratik elit olarak karşımıza çıkıyor bu seyyidler.

Arap ülkelerinde seyyid aileler görece daha açık delillerle kendilerini seyyid ilan ve kabul ederler. Türkiye'de de, birkaç yüzyıl öncesine uzanan Osmanlı beratları, belgeleri ile seyyidlik ilan edenler olduğu gibi, sözlü tarihe dayanarak seyyidim diyenler hayli fazladır.

Elbette peygamberin torunları Türkiye'ye gelmiş olabilirler. Fakat sayıca bu kadar fazla olduklarını sanmıyorum. Öyleyse, bu işte bir bit yeniği var, ne ola ki? 

Muhtemelen şamanizmdir. Zira "müslüman Türk" dediğin, genellikle şamanizmin İslam ile çelişmeyen ritüel ve inanışlarını islami bir arkaplan ve terminolojiyle devam ettiren, bir de "Araplar da hiç düzgün müslüman değil be kardeşim" diyen adamdır.

Bakalım bu fenomenin sebebi şamanizm mi...

Evvela Sami dinler öncesi dinlerin (paganlığın) gündelik hayatta ne kadar belirgin, ancak görünmez olabileceğine dair birkaç örnek vereyim. Şamanlar&paganlar handiyse Neşati gibi

"Ettik o denli ref-i teayyün ki Neşati
Ayine-i pür-tab-ı mücellada nihanız"

diyorlar. Anlamayanlar için, Yahya Kemal şöyle aktarmış:

"Merhum Edirne Şeyhi Neşati diyor ki biz
Saf aynalarda sırroluruz öyle gaaibiz"

Meşhur bir örnek: Panik kelimesi, Yunan tanrısal varlığı Pan'dan gelir. Ya da bugün çocuklarımıza Ay Dede'yi öğretiyorsak, yüzlerce yıl önce şaman atalarımız Ay Ata dediği içindir. 

İlginç bir örnek: İdam mahkumlarına verilen son yemek, oldukça eski bir ritüelin kalıntısı imiş. Eskiden kıta Avrupasında, yemek vermek, bir barış yapma gösterisi imiş: misafir olduğu evde yemek yiyen kişi, evsahibine zarar vermeyeceğini kabul etmiş anlamına geliyormuş. Dolayısıyla, idam mahkumuna yemek ikram edilerek ve onun kendi isteğiyle ikramı kabul etmesi sağlanarak, ruhunun celladı, hakimi ve diğerlerini rahatsız etmesinin önüne geçiliyormuş.

Bu meseleye dair bir kitap yazılabilir, yarıda keseyim. Gelelim şu şamanizm ve seyyidlik bağlantısına...

Abdulkadir İnan, Tarihte ve Bugün Şamanizm eserinde, ilginç bilgiler veriyor. Evvela aklımızda tutmamız gereken şu: Kamlık, yani şamanlık, genellikle soydan geçer. Kamlar, yani eski Türklerin din adamları, kam olduklarında kendilerine bir şecere yaratırlar, önemli, bilindik ya da efsanevi bir kama soylarını bağlarlar. Bunu bir kenara yazalım.

İkinci öncülümüz, tasavvuf, tarikat müesseselerinin eski İran, Türk, Kadim Anadolu ve Hint geleneklerinin İslam ile harmanlanması ile ortaya çıktığıdır. Bunun ispatını bu yazıda yapmayacağım, fakat neredeyse yedd-i beyza gibi bellidir ki, tarikat, şeyh, kapı, makam müesseseleri -İslam'la çelişir iddiasında değilim- İslam'a İslam dışı kaynaklardan girmiştir, o kaynaklardan biri de şamanizmdir. 

Zurnanın zırt dediği yere geliyoruz: Abdulkadir İnan, ayrıca üzerinde yorumlarda da bulunduğu bir Kırgız baksı (bir nevi şaman) duasını aktarıyor: (sayfa 133)

(...) Cüz cirme tört peygamber. Mekke de evliya
Medine de evliya, Han Çingiz de evliya
Kızıl tavdıng basında kız evliya
Öküz tavdıng basında öküz evliya (...)

Evet, ayan beyan bellidir ki, öncesinde Tengri ve Mukambet (Muhammed) anılan bu duada, şecere halinde "öncekiler" sayılırken Peygamber, Cengiz, kızıl dağın başındaki kız ve öküz birbirine giriyor, hepsi evliya olup çıkıyor. Devamında Ata Korkut da sayılıyor.

Abdulkadir İnan'ın 85'inci sayfada değindiği gibi, aradan peygamber ve meşayih isimleri çıkarılırsa, bu dualar-okumalar Altay kamlarının efsunlarından farksız olur. İslam ile şamanizmin birbirine girdiği bir coğrafyada bu normaldir.

Bitti mi? Tabii ki bitmedi. 86. sayfada, Tarancı Türklerinin, baksılığın kurucusu, yani piri olarak Fatıma'yı (evet, peygamberin kızı, seyyidlerin büyük-büyük-büyük annesi) gördüklerini kaydediyor İnan. 

Bir şamanın soyundan gelme zorunluluğu (sayfa 76), dualarda Cingiz'i, eski kamları ve peygamberi ve nice şamanistik motifi "evliya" ya da "paygambar" diye anmak (sayfa 85), pir ya da kurucu olarak Fatıma'yı kabul etmek... Eh, eğer Türkiye'deki seyyid enflasyonunun sebebi şamanizm değilse, Tayyip Erdoğan da kibarlık timsalidir.

Bitti mi? Bitmedi. Hindistan'da 1901'de yaklaşık 1.340.000 seyyid var imiş! (bkz) Bugün on milyon civarında "seyyidiz biz" diyerek böbürlenen, müslüman ahali arasında kendini ayrıcalıklı gören, bir nevi Hindu kast sisteminin islami yansımasını yaratan adam var. Var ama, artık genetik diye bir bilim de var ve bingo: Hiçbiri seyyid değil, belki alelade Arap ya da akraba etnisiteden olabilirler. (Bkz) Zira Y kromozomu dediğimiz kromozom sadece babadan geçer ve seyyidlerin tamamının aynı Y-haplogrubunu taşımasını bekleriz: Zira Fatıma ile peygamberin amcasının oğlu ( yani aynı Y kromozomu haplogrubunu taşıyan )Ali'nin soyundan gelirler. Ama yok tabii öyle bir şey. Türkiye'deki seyyid enflasyonunun sebebi şamanizmse, orada da Hinduizm-kast sistemi ve yine Türko-Fars geleneğinin etkileridir.

Durumu daha da tuhaflaştıran şu: Bu usul, Kürtleri de etkiliyor ve Kürtler arasında çok fazla seyyid var. Bir nevi Türklerin kültür ihracı... Fakat dönüyor dolaşıyor, Türk'ü mağdur ediyor: İslamcılığın Türk karşısında hep Kürt kavmiyetçiliğini desteklemesi, muhtemelen bu teokratik-feodal yapıyı devam ettirmeye uygun coğrafya Kürt coğrafyası olarak kaldıktan sonra seyyidlerin ve dolayısıyla "şıhların" hep Kürtlerden çıkmasından, zavallı Türklerin de esasen kendi yarattıkları bu düzenin "şıh"ı ya da "elit"i değil, müridi yani marabası olmasından ileri geliyor.

Efendim sahte şecere olur mu demeyin... Bakınız Şeyh Bedir Karahan, bizim Avşarları "İslam ile müşerref eden" zat... Adına açılan internet sitesinde, Türkmen olduğu bilindiğinden, nasıl "seyyid" olduğu anlatılıyor, bakın: Riyavete göre Hz.Peygamberin neslinden bir müezzin Türklere İslam’ı tebliğ gayesiyle Orta Asya’ya gelmiş ve burada evlenerek kalmıştır.İşte bu zatın soyundan da Müezzinogulları gelmiştir. Bkz

Tabii bu arada, İbrahim Gülşeni hazretlerini anmadan geçemeyeceğim. Bu mübarek zat, bu üstad, kendisini peygamber soyuna değil, Oğuz Kağan soyuna dayandırır. (Bkz İslam Ansiklopedisi, İbrahim Gülşeni maddesi) Kendisi de bir tarikat ehli, dolayısıyla "şamanistik"tir, eh Çingiz'in evliya diye anıldığı bir gelenekte, Oğuz Kağan'ın anılmaması ayıp olurdu değil mi ya?

M. Bahadırhan Dinçaslan

This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.



 
mbdincaslan.com | © 2024 Tüm Hakları Saklıdır

  • Mevcut yorum yok.