Bu sayfayı yazdır

Müteveffa Siyasiler Kahvesi ve Yeni Parti

12 Eyl 2017

Hıristiyanlarda "kutsal emanet" motifi bizimkinden de güçlüdür. İsa'nın ve Azizlerin kalıntıları, eşyaları, "gerçek haç"ın çivileri, parçaları asırlardır alınır satılır, sergilendiği yere bağış yapılmasını sağlar, bereket ve şans getirir. Elbette bu işten en kârlı çıkanlar da, Kutsal Topraklar'a hakim olduğumuz için bizim Türk tüccarlardır, koyun kemiğini Aziz bilmemkimin parmak kemiği, odun keserken sıçrayan kıymığı gerçek haçın parçası diye satar, bu saçma inanış ve kolektif histeriden para kazanırlar. Vaktiyle bir kitapta okuduğum müstehzi pasajı hatırlıyorum bir piskoposun ağzından: "Peder Agustine bir keresinde bana İsa efendimizin üç farklı sünnet derisini gördüğünü söylemişti. Onu her şeyin üzerinde tutan ben bile, efendimizin bu kadar cömertçe donatılmış olduğunu sanmıyorum."

Türkiye'de siyasetle ilgili herkesin gündemini teşkil eden bir "Yeni Parti" var. Handiyse yılan hikayesine dönen ismi "Yeni Parti" kalacak; kalsa iyidir gerçi, herkes tarafından benimsendiyse galat-ı meşhur lügat-ı fasihten evladır. Sair sebeplerden ötürü bir umut ve heyecan dalgası olarak tabandan tavana yükselen ve kendisini var etmeye başlayan bu yeni parti, hem kendi havzasındaki kimi kesimlerin, hem de "düşman"ın algı operasyonları nedeniyle bocalıyor görüntüsü vermeye başladı. Türkiye'nin işgal, iç savaş ve haydut devlete dönüşme tehlikesinden tek çıkışının bu yeni parti vesilesiyle mümkün olacağını düşünen bendeniz için bu kaygılandırıcı bir şey. 

İsa'nın üç farklı sünnet derisini gören Peder Agustine gibi ben de en az üç Genel Sekreter, yedi-sekiz başkan yardımcısı, birkaç yüz tüzük yazıcısı, birkaç bin kurucular kurulu üyesi ile tanıştım. Henüz "Başkan Meral Hanım olmayacak, o benim dublörüm, aslında ben olacağım" diyenle tanışmadım ama eminim ki hasbelkader bu yazıyla karşılaşıp "iyi fikir yahu" diyerek birkaç yüz safdil insanı etrafına toplayacak birileri bulunur. Öyle ya, memlekette "ben Allah'ım, paraya sıkıştım, acil para gönder" diyerek insanları dolandırabilenler dahi çıktı. 

Herkes parti kurulduğunda hangi görevi alacağını, iktidara gelindiğinde hangi bakanlıkta görev üstleneceğini biliyor. Bakanlıklar belli, müsteşarlar, atamalar belli, il başkanları belli (sanırım her ilde eşbaşkanlık müessesesi kurulacak ve yılın her haftası bir diğeri koltuğa oturacak) hatta üstü kapalı bir şekilde "benimle hareket edersen payına şu düşer" diye vaatler bile belli. 

Bunlar belli de, partinin nasıl kurulacağı, iktidara nasıl gelineceği belli değil. Bunlar ortaya çıktığında herkes bundan ne pay almak istediğini biliyor ve bunun kavgasını veriyor, ancak bu zevatın elini taşın altına koyduğunu da görmüyoruz. Partiye bir vasıta, bir binek muamelesi yapıyorlar, birileri kuracak, başarıyı getirecek, başarılı bir parti programı yazacak örneğin, bir ilin seçmenini etkileyecek, iletişim kampanyası kurgulayacak (...) ve beylerimiz de uzun süredir bıyıklı ve göbekli olmaktan aldıkları yetkiye dayanarak bu emeğin yaratacağı değerin temsil makamlarını işgal edecekler. 

Öncelikle bu "yeni parti"nin ne olduğunu hatırlatmak lazım. Demokrat ve hürriyetçi bir aydınlanma yaşayan Türk milliyetçilerinin merkezindeki çekirdeği oluşturduğu bu hareket, memleket için kaygılanan ve Tayyip Erdoğan'ın ülke için bir güvenlik açığına dönüştüğünü idrak eden, yeniden millet olmak, bir olmak gerektiğinin farkına varan insanların, kilitlenen siyasetin seçmeye mecbur ettiği sıtmalar, ince hastalıklar ve hatta frengiler açmazında "ölümü de tercih etmiyoruz" diyerek yeni bir yaşam arayışıyla ortaya çıkmıştır. "Bir boşluğu doldurmaya gelmiyoruz" çıkışı çok iyiydi, insanlar artık iyi iş yapıldığını, liyakatin temsilde esas olduğunu görmek istiyorlar basitçe. Mevcut seçeneklerin de seçmeni tatmin edememesinin altında yatan şey bu, insanlar güvenilir bir umut, sürdürülebilir bir liyakat ve inandırıcı bir heyecan arıyorlar. Mezkur tiplerle bu imajın yaratılamayacağı aşikar; ki manzaraya baktığımızda bu imajın öne çıkan isimler içerisinde yalnızca Meral Akşener'de olduğunu görüyoruz. 

Pekala yeni parti ne yapmalı? Rivayete göre Necip Fazıl, genç Abdullah Gül'le tanışınca her zamanki acem mübalağası ve mistik ifadesiyle "Sultan fikir, hassa ordusunu Kayserililerden kursa yeridir." demiş. Bizim partimizin hassa ordusuna böyle bir tipoloji lazım, arketipik olarak belli bir imaj ve ahlaki omurgayı paylaşan kurmay kadrosu... Evvela, Bahçeli'nin "tek ülkücüdür" diye referans olmaya kalkıp minik aklınca muhalif hareketi bölmeye çalıştığı Koray Aydın'ın yeni partide oluşu, "sırf ülkücü olması hasebiyle" yeni partiye alınması gereken insan kontenjanını doldurmuştur. Ülkücülükten, bir sıfatı bir süredir taşımış olmaktan başka bir özelliği olmayan insanların MHP'de olması da abesti zaten, yeni partide bunlara iki kere ihtiyaç yok. Öyle ya, MHP tüzüğe, makamların tanımlanmış yetkilerine vs göre yönetilen bir parti değil, "ben şu kadar süredir ülkücüyüm", "ben şu bedelleri ödedim" diye iddialaşan ağaların bir tür "paralel yapılanma" ya da düzlem dahilinde vura kıra giriştikleri mücadelede baskın çıkanın boruyu öttürdüğü usulde yönetilen bir partiydi. 

Pekala MHP'den kim gelecek ya da gelmeli? Meral Hanım'ın bir grup ülkücüyle konuşurken söylediği bir laf var, "ülkücülerden eli yüzü düzgün biri çıkınca aa sen hiç ülkücüye benzemiyorsun derler" mealinde. Bu laf tanıdığım birkaç gerçek ülkücünün Meral Hanım'a sempati duymasının sebebi, zira gerçek ve ancak bir ülkücünün yapabileceği bir tespit. O demokrat ve hürriyetçi aydınlanmayı yaşayanlar da bunlardı zaten; yalnızca Bahçeli istibdadında bu tür isimlerden önder çıkması engellendiği için ön plana başkaları çıktı ekseriyetle. Ve tam da bu yüzden Meral Hanım'ın arkasında birleşti bunlar, memlekete faydalı, elinden iş gelen, yetkinliği ve katma değer yaratabilme potansiyeli olan insanlar Meral Hanım'ın onlara inandıkları dava ve ülkelerine hizmet etme imkanı sağlayabileceğini düşündükleri için. Yüksek öğrenim görmüş, insanları rahatsız etmeyecek bir imajı olan, "network"u yalnızca teşkilat çevresinden ibaret olmayan, cemiyette anlamlı bir yer işgal eden... Ocak Başkanları ekibini ele alalım. Servet Avcı örneğin, yalnızca bir "eski ocak genel başkanı" değildir, iyi bir gazetecidir, metin yazarıdır. Hakan Ünser, aynı şekilde, birçok kaliteli insanla teması olan, bir üniversitenin mütevelli heyetinde yer alan, yüksek lisans eğitimi almış bir mühendis, iş adamı. Örnekleri çoğaltmak mümkün, ülkücü camiada yetişmiş ve nitelikli birçok insan var. Sorun da zaten bunların işlevsel bir şekilde temsil kazanamamasından doğmuştu, insanların özelliksiz, değersiz, değerlendirmeye tabi tutulmayan "ülkücülük" iddialarının ve lidere sadakate endekslenen bir şerefin itibar görmesinden doğmuştu. 

MHP dışından kimler gelmeli? "Yavru MHP" büyük bir iletişim-algı tuzağı, buna düşmemek için üst paragraftaki hassasiyetler kadar, bu paragraftaki hassasiyetler de gözetilmeli, toplumun farklı nişlerinden insanlar yeni partide kendilerine yer bulmalı. Ama bu da bir derme çatmalık görüntüsü verecektir. Yeni partinin konumlandırması toplama değil "antoloji" olacaksa, evvela, toplumda "yenilmiş" olarak kodlanan, gedikli kaybedenler yeni partide olmamalı. Bin yıldır buralardaymış gibi bir manzara arz eden ancak hiçbir dişe dokunur icraati olmayan kadrolu 3. sınıf siyasetçiler olmamalı. Emekli bürokratlardan "idare-i maslahatçı" tipler kahvelerinden hiç kaldırılmamalı, keyifleri bozulmamalı. Ancak yeni bir şeyler söyleyecek, doğru ve etkili katkı yapacak bürokratların, önemli görevler almış isimlerin tecrübelerinden faydalanılmalı. Buna örnek olarak da Durmuş Yılmaz'ı görüyorum.

Türkiye'de siyaset maalesef liderin popülaritesi ve imajı üzerinden şekillenir. Bize "popüler figür" olarak Meral Hanım yeterlidir. Partinin kadrosunda televizyona çıkmışlık, doğru-yanlış tanınmışlık değil, vitrindeki liderin potansiyelini en iyi şekilde değerlendirebilmek için kurmaylık yapacak yetenekli, akıllı, zeki adamlar lazım. Sözgelimi gençlik kolları ya da doğru ifadeyle kadrosunun think tank gibi çalışabilmesi, partiyi çok aşan bir düzlemde, örneğin uluslararası mecrada sosyal medya üzerinden Türkiye lehine tezleri savunan bir trend yaratarak siyaset yapabilmesi, yetenek avcılığı ile gençliğin parti nezdindeki sözcüsü işlevlerini üstlenebilmesi lazım. AKP kitlesi Erdoğan'la ayrıştırılmalı, Erdoğan'ın hem bütün gücü kendinde teksif edip, hem de bütün sorumluluğu sürekli partililere atması vs kaşınmalı, insanlara "sizin bu hırsızlıklara, arsızlıklara, zalimliklere rızanız yok, biliyoruz, mecbur değilsiniz" mesajıyla kucaklanması lazım. Bunları gerçekleştirmek içinse iyi bir yetenek yönetimi ve iletişim yönetimi gerekiyor.

Partide bozkurtun yasaklanacağı gibi dış kaynaklı operasyonlar devam ederken, partinin kendi havzasında bahsettiğim saçmalıkların iyice görünür olması iyi bir şey değil. Meral Hanım'ın tez elden iletişim yönetimini eline alması ve açık mektubumda bahsettiğim kıyıcılığı aktif etmesi gerekiyor.

İlgili yazılar:

Yeni Partiye Dair

Meral Akşener'e Açık Mektup

Yeni Parti Tüzüğünden Bir Kesit

Yeni Parti: Ülkücüler ve Oyun Teorisi

Referandum: Noldu, Nolacak, Napalım?

Yeni Siyasetin İkonolojisi

Not: Başlıktaki ifadenin orijinali için bkz "Müteveffa Komünistler Kahvesi"


M. Bahadırhan Dinçaslan

This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it. 

 
mbdincaslan.com | © 2024 Tüm Hakları Saklıdır

Yorumlara dahil kullanıcılar

  • çok merak ediyorum yazılarınızı yeni partide görevli insanlar, olası yöneticiler de takip ediyor önemsiyor mu? inşallah öyledir ama sanki bizden başka dertlenen yokmuş gibi hissediyorum inşallah yanılıyorumdur.