Üye Girişi

Üye Girişi

İYİ Parti Kongresi Bekleneni Verecek mi?

21 Mar 2018

İYİ Parti'de bir düşüş var. Ya da, var mı? Gerçek ne olursa olsun, siyaset biraz borsa gibi: Bir kağıdın düşeceğine dair şayia çıkıyorsa, gerçek bir nedeni olmasa bile o kağıdın değeri düşecektir. Şu sıralar hem anaakım medyada, hem de siyaset kulislerinde İYİ Parti'nin düşüşte olduğu yazılıp çiziliyor. Afrin operasyonunun psikolojik etkileri ve iktidarın medya tahakkümü ile birleşince bu yalnızca bir şayia bile olsa, gerçeğe dönüşebilir.

İYİ Parti cephesiyse şu sıralar kongreye gidiyor. 1 Nisan kongresi, partinin son kongresi olabilir: 2019'a girecek kadroyu netleştirecek bu kongre, başarısızlık halinde topyekün iflasın faturasını üstlenecektir. Başarı halindeyse, Türkiye'nin yüz akı bir kadro olarak, biz "vatanı milleti seven, namuslu ve makul" insanların "Erdoğan'ın demokratik yollardan Türkler tarafından gönderildiği, yabancı operasyonlara maruz kalmayan bir Türkiye" isteğini yerine getiren, Türkiye'yi büyük bir beka tehdidinden kurtaran insanlar olarak haklı bir iltifat görecekler.

Şimdi, İYİ Parti'de birtakım yanlışlar var. Kuruluşu öncesinden kuruluşuna, o günden bu yana çevreme ve okuruma hep aynı şeyi söyledim: İYİ Parti'ye karşı yıkıcı olmayın. Ancak İYİ Parti'ye karşı maraba da olmayın. Partinin kuruluşu doğrudan "maraba olmak istemeyen Türk milliyetçileri" ve kul muamelesini kabul etmeyen vatandaşların hikayesi üzerinedir. Ancak yeni kurulan bir yapıda mutlaka aksaklıklar olacaktır; muhatap bulamadığımız, terslendiğimiz dönemin verdiği alışkanlıkla hırçın bir üslup ve bağcıyı dövme odaklı eleştirilerin faydası olmayacağı muhakkak. Bu iki hususu unutmadan hareket edince, "sitem, şikayet değil ikaz ve ihtar eden" seçmen profili karşımıza çıkıyor. İYİ Parti destekçileri böyle olmalı, partinin bir taban dalgasıyla kurulduğunun farkında ve özgüvenli olan, falanca "şahıs siyaseti" uyarınca değil bu birikimin iyiliğini istediği için ikaz ve ihtarda çekingen olmayan. Bu kısa ancak zaruri gördüğüm açıklamadan sonra partideki yanlışları sayıp, 1 Nisan kongresi öncesi ikaz ve ihtarlarımı dile getirebilirim.

Parti kongreye giderken göze çarpan ilk husus, "MHP meselesi"nin aşılamamış olması. İYİ Parti MHP ile karşı karşıya gelmek, bunun yanında "MHP'nin devamı" yahut bir yeni BBP, MHP'den kopmuş bir yapı olarak algılanmak istemiyor. Bu ikinci isteğinde haklıdır da. Fakat Parti söylemleri belirlenirken kaçırıldığını düşündüğüm bir husus var: Kitlesi en huzursuz olan parti MHP'dir. MHP ile karşı karşıya gelmekten bu kadar kaçınmak, üstelik MHP tarafından sürekli taciz gelmesine rağmen doğru değil. Vaktiyle İYİ Parti MHP için ciddi bir tehditti. Şu an MHP İYİ Parti için bir tehdide dönüşmüş görünüyor. Mantık, İYİ Parti'nin şimdiye dek MHP'den alacağı kitleyi konsolide etmiş, yeni seçmen gruplarına açılım yapmaya başlamış olmasını beklerdi. Fakat MHP cephesindeki bu sessizlik, MHP'nin rahatsız seçmeninin bir kısmını geri kazanmasına neden oldu. Aradan geçen zaman, iktidarın manevraları ve hafıza-i beşerin nisyan maluliyeti, MHP'nin toparlanmasına ortam hazırlarken, MHP'nin çarpıklıkları, tutarsızlıkları dile getirilmelidir. İnsanlara Bahçeli yönetiminin tutarsızlıkları, yalanları ve 180 derecelik manevraları tekrar tekrar hatırlatılmalıdır.

Bu noktada Ülkü Ocakları Genel Başkanları Platformu önem kazanıyor. Bu platformun iki üyesi, Müsavat Dervişoğlu ve Hakan Ünser, şu an İYİ Parti'de siyaset yapıyorlar. Bu iki ismin partide ağırlığının artması, MHP havzasında kalan ancak muhalifliğe devam eden kitlenin, İYİ Parti'ye katılmasalar dahi, tercih sözkonusu olduğunda İYİ Parti'ye oy vermelerini sağlayacaktır. Maalesef Dervişoğlu camianın bezginlik veren tavrına karşı "Artık ülkücüyüm demeyeceğim" diye bir beyanda bulundu. Bu beyanının arkasında yatan nedenleri çok iyi anlıyorum. Ancak Hakan Ünser hala "muhalif ülkücüler"in İYİ Parti ile rabıtasını "ülkücü kimliği" ile sürdüren kilit isimdir. Kongreye giderken bu göz önünde bulundurulmalı: Milli Merkez'e konumlanırken, çekirdek hikayenizi teşkil eden kitleyi kaybetmek diğer seçmen grupları nezdindeki imajı da zedeleyecektir.

Bu noktada partiye bir diğer eleştirim geliyor. Söylemsiz, prensipsiz siyaset olmaz. İYİ Parti "risk"ten uzak durmakla iyi ediyor, ancak bu temkin renksizlik ve kişiliksizliğe dönebilir. Siyaset yükselen trendler üzerinden yapılır ve Türkiye'de yükselen trend milliyetçiliktir. Bir "yeni milliyetçilik" söylemi, risklerden ve sivriliklerden uzak bir şekilde inşa edilerek İYİ Parti'nin söylemi haline getirilmeliydi. Esasen şartlar ve taban İYİ Parti'yi "AKP'nin islamcılar için yaptığını milliyetçiler için yapmaya" itmişti. Bunu yanlış okumak, İYİ Parti'nin kendisini kuran dinamiklerle ters düşmesine neden olacaktır. Yanlış anlaşılmamak için her türlü ideolojik söylemden kaçınmak yerine, "herkese hitap eden bir milliyetçilik" ve "özgürlükçü, yaşamdan ve gerçeklerden beslenen bir milliyetçilik" söylemi faydalı olacaktır. Siyasal islamcılardan tutun, sosyal demokratlara kadar herkesin milliyetçilik namına konuştuğu bir ortamda vatandaş "temsil edilmeyen iyi milliyetçilik"i bir yerlerden duymak istiyor. Kılıçdaroğlu'ndan Erdoğan'a herkesin bozkurt yaptığı bir ortamda en büyük iddia ve hak sahibinin bozkurtu ve milliyetçiliği daha görünür şekilde sahiplenmesi, fakat kimi bozkurt çekenlerin düştüğü imaj tuzağına düşmemesi gerekiyor. İYİ Parti bunu başarabilecek imkanları haizddir.

Üstelik, Ahmet Şık tweeti en hafif ifadeyle "gereksiz bir risk"tir ve ben dahil birçok insanı yaralamıştır. Hiçbir katkısı olmayacak, oy olarak dönmeyecek, hakikate de hizmet etmeyen bu tweet için alınan risk, Türk milliyetçiliği için alınmalıdır; bu satırların yazarı milliyetçi olsa da, bu tespitin objektifliği iktidar partisinin ve başkanının dahi milliyetçi pozlar kesmesinden görülebilir.

Buradan "İYİ Parti kimlerin partisi" meselesine girelim. Demokrasinin önemini kavramış ülkücülerin, küçük olsun benim olsunculuktan bıkmış sosyal demokratların, "bu kadar kamplaşma ülkeye zarar verir" diyen sağcıların, hırsızlığa göz yummak ahlaka sığmaz diyen dindarların... İYİ Parti, ülkedeki hoşnutsuzluğun kurumsallaşmasından ibarettir, bu hoşnutsuzluğu işleyerek, paketleyerek bir ürün haline dönüştürüp, Tayyip Erdoğan'ın ürününden daha iyi satmak zorundadır. Mevcut yönetici yapısı maalesef insanlara bu vaadi sunmakta başarısız. Yalnızca Akşener'de böyle bir ışık ve daha önemlisi "ışık yakma" işlevi görebiliyoruz. Partinin seçmenle temas eden kadrolarının, "parti içi siyaset hesabı" yapan tipler yerine, iktidar hesabı yapan, inanmış ve vatandaşa inanç aşılayan ateşli tiplerden teşekkül etmesi gerekiyor. Bu kadar temkin ve itidal iyi değil, üstelik ferahlık, yenilenme gibi vaatlerle çıkan bir partinin bu kadar yaşlı olması akıl alır gibi değil.  

Oy getirmek, para getirmek, teknik bilgisi/faydası olmak... Bir partinin hele ki merkez yönetimi belirlenirken bu üç işlev üzerinden seçim yapılmalı. Oy getirmeyen (hatta götüren), parası olmayan, teknik cehalet timsali olup, bir sembol de olmadığı için hiç değilse yönetimde bulunması bir "mesaj" teşkil etmeyecek insanlardan uzak durulmalı.

Bütün mesele esasında İYİ Parti'nin "marka yönetimi"ni tam yapamamasından kaynaklanıyor. Marka temel olarak bir kişilik ve bir hikayedir. Markalı ürünü, üzerinde marka taşımayıp aynı özelliklere sahip diğer üründen ayıran ve ondan daha fazla tercih edilmesini sağlayan, insanların o ürünü alırken onun hikayesini de almaları. İYİ Parti hikayesini inşa edemedi: Toplumsal uzlaşıyı temsil eden bir kadro oluşturma çabası doğrudur, ancak bu kadro her ünitenin "kafasına göre takıldığı" bir konfederasyon izlenimi veriyor. Bileşenlerin asgari müşterekleri, Türkiye'de yükselen siyaset ve tehditleri engelleyici motifleri değerlendirerek bir marka inşası güdülseydi, bu çıkmaza girilmezdi. Logo, isim gibi hususlarda gösterilen başarı, bu hikaye ve markalaşma işinde de gösterilmeli. Mevcut STK'larla temasa geçmenin yanında, acilen partiye havza kuruluşu işlevi görecek STK'lar tesis edilmeli, bir "marma mimarisi" şemasında, şemsiye marka stratejisiyle hareket edilmeli. İYİ Parti'nin mevcut sıkıntısı, markasının "mesaj verememesi"dir. 

Son olarak öne çıkan sorun, "proje" sorunu. Partinin beş milletvekili var. Şunu hayal edin: Bu beş milletvekili, bir Avrupa turuna çıkar, FETÖ meselesini Avrupa Parlamentolarında dile getirir, demeç verir, kampanya yaparlar. Parlamentolara mektup yazar, eski suç ortaklarının beceremediğini becererek ülke lehine etkin propaganda yaparlar. Bu hem İYİ Parti'nin eylemsizlikten kurtulmasını sağlar, hem iktidarın salvolarına tokat gibi bir cevap olur, hem de ülkenin iktidarı ve muhalefetiyle FETÖ meselesinde yekvücut olduğunu gösteren bir delil olarak memleket bekasına hizmet eder. Bu tarz işler yapmayacaklarsa, beş milletvekilimizin olması bir işe yaramıyor demektir. Mevcut koşullarda İYİ Parti'de herhangi bir sıfat taşıyan herkesin insanüstü bir enerjiyle ve memleketin bekası sorumluluğunu omuzlarında hisseden bir bilinçle hareket etmesini bekliyoruz. Zira biz biliyoruz ki, memleketin bekası birtakım adamların koltuklarının muhafaza edilmesine değil, Tayyip Erdoğan'ın demokratik bir seçim sonucunda, "Türkler" tarafından gönderilmesine bağlı. Kadrolardan ve Meral Hanım'dan daha dişli, basın sansürünü delen, haber olmaya mecbur bırakan hamleler bekliyoruz. Çok doğru bir lafı var Meral Hanım'ın: İYİ Parti bir cesurlar hareketidir. Cesur projeler, eylemler Parti'yi diri tutacak, iktidarın elini zayıflatacak, korkudan tekrar AKP ve MHP'ye sığınan kitleye cesaret aşılayarak suskunluk sarmalından kurtulmasını sağlayıp sesini yükseltme gücü verecektir.

İYİ Parti'de güzel olan şey şu: Bir yanlış tweet atılırsa, yanlış hamle yapılırsa, eleştiri yükseliyor ve geri adım atılıyor. Bu, hele ki ülkücüler için, hasret kalınmış bir şey. Kongreden önce görevli olanların ahlaken, "hesabı" olanların siyaseten yüksek sesle eleştiri yapmalarını çok beklemiyoruz. Ancak seçmende ve potansiyel seçmende ciddi bir eleştiri dalgası yükselmiş durumdayken partinin bunu göz önüne alıp, doğru hamleler yapması gerekiyor. Şahsi görüşlerimle nabız tutabildiğim kesimlerdeki eleştirileri bir süzgeçten geçirince, ortaya yukarıdaki tablo çıktı. Gereğinin yapılacağını umuyor, İYİ Parti Kongresi'nin memlekete uğur getirmesini diliyorum.


M. Bahadırhan Dinçaslan

This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.  

 
mbdincaslan.com | © 2024 Tüm Hakları Saklıdır

  • Mevcut yorum yok.

Who's Online

856 ziyaretçi ve 0 üye çevrimiçi

Latest Park Blogs