Üye Girişi

Üye Girişi

Bilinmeyen Osmanlı: İnsan Kurban Töreni

09 Eyl 2015

Tarihi pek bilmeyiz. Tarihin en büyük cahilleri de, en "ecdadcı" geçinenlerdir desek hata olmaz sanırım.

Öyle ya, bir dönem İslamcılar, şeriat ile en alakasız Osmanlı sınıfının adını takmışlardı kendilerine: Akıncılar. Halbuki akıncılar içki içerler, o dönemin savaş anlayışının bir yansıması olarak tecavüz ederler, psikolojik harp çerçevesinde kafalarına pars kafası, ayı, kurt kafası, sırtlarına post, hatta kimi zaman insan kafatası koyarlar, atlarına kanat takarlardı. Hatta bir rivayete göre Polonya ve Macaristan'daki kanat takan "Hussar" hafif süvari sınıfı bu akıncılardan esinlenerek doğmuştur.

Yine aklımda kaldığı kadarıyla Müneccimbaşı tarihinde, Osman Bey'in beyliği eline alışının, Türkmen ileri gelenlerinin huzurunda dolu içmesi ile başladığı yazılır. Bir nevi Osmanlı'nın resmi tarihçisinin ağzından, yüzyıllar sonra, Osmanlı'nın kuruluşunun "şarap" ile başladığının ifadesidir. Herhalde "bizim ecdadımız şöyleydi böyleydi" diyenler, bizzat ecdadın benzer mevzularda ne düşündüğünü bilseler kalp krizi geçirir, sözgelimi Osmanlı Türkü değil, Gürcü vs. olduklarını hatırlarlar. Gerçi o zaman da din sorunu doğar ama, herhalde oturduğu yerden tasavvur ettiği ecdadı öz dedesiymiş gibi gençlere anlatan "Üstad"lar Gürcüleri asr-ı saadetin bütün haşmetiyle yaşanageldiği bir kültürün sahibi olarak tanımlamakta zorluk çekmezler. Ah bir de, kafalarına giydikleri fesin ecdaddan nasıl tepkiler aldığını bilseler...

Tabii bilmemek ayıp değildir, bu satırların yazarı da tarihçi değildir ve çok şeyi bilmez. Ama bilmediği konuda ahkam kesmek, bu üstadların müslümanlık iddiası nazarından, "Bir iş ehli olmayana verildiğinde kıyameti bekle" hadisi mucibince kıyamet alametidir. Onyıllarca dirsek çürütüp belge okuyan, kafa patlatan, mesnet bulan adamların emeğini bir kalem oynatışta hiçe sayıp "Derin Tarih" çukurunda bula bula kazurat madeni bulanlardan bahsediyorum.

Hele Kanuni ile ilgili "Muhteşem Yüzyıl" tartışmalarında ecdadcıların iddialarına mabadımla güldüğümü hatırlıyorum: O Kanuni ki, namazda aklına sevgilisi gelen bir romantik adamdı. Kendi beyanıdır:

Sure-i velleyl okurdum dün namaz-ı şamda
Zülfün andım dilberin nettim, ne kıldım bilmedim

(Dün akşam namazında leyl suresi okudum
O güzelin zülfü aklıma geldi ne kıldığımı bilemedim, kendimden geçtim)

Leyl, gece demektir; zamm-ı sure olarak Leyl suresini okuyan Kanuni'nin aklına dilberin gece gibi siyah saçları gelir, namazını bozar. Bu ecdadcıların ecdad anlayışı, ergenlik döneminde kızların def-i hacetinin pespembe olduğuna inanan badak genç erkekleri hatırlatıyor.

"Galat-ı meşhur"lar bundan ibaret değil. Örneğin değerli hocam, Selçuklu uzmanı Emine Uyumaz, pek zarif bir şekilde bir bilgi yanlışımı düzeltirken, meşhur Karamanoğlu Mehmet Bey fermanının bir beylik fermanı olmayıp, Türkiye Selçukluları Divanı'ndan çıkan bir karar olduğunu söylemişti. Mehmet Bey de vezir imiş. Fevkalade bir bilgidir. 

Gelelim bu yazıyı yazdıran meseleye. Arşivimi karıştırırken bir makale bulmuştum, ihtimal dostum M. Berk Yaltırık göndermiştir. Okurken çok şaşırdım ve 17 Temmuz'da bir "tweet" attım buna dair. Osmanlı'da şamanistik insan kurbanı olabileceğini söyleyen bir makaleydi. Epey mesaj, soru vs. aldım. Daha sonra başka kullanıcıların da bu makaleyi keşfedip tweet attıklarını gördüm. Meraklısına bahsedeyim, okuma şevkini kamçılayayım istedim.

Makale, Speros Vryonis, Jr imzalı, 1971 yılında yayımlanmış, başlığı Evidence on Human Sacrifice Among The Early Ottoman Turks (Erken Osmanlı Türklerinde İnsan Kurbanına Dair Deliller). Özetle, Ducas ve Chalcocondyles notlarında erken dönem Osmanlıların cenaze ritüellerini gözlemleyen Bizanslıların insan kurban edildiğini ima eden laflar söylediklerini anlatıyor. Tabii yazar "belki de Bizanslılar aşağılamak-kötülemek için böyle dediler" diye şüpheci bir not düşmeyi de ihmal etmiyor. Aynı zamanda Orhan'ın kayınbabası John Kanzakuzen'in direkt olarak insan kurbanına şahit olduğunu anlattığını kaydediyor. Şamanistik dönem Türk ritüellerinin Orta Asya'dan Küçük Asya'ya gelme ihtimali olduğunu ve Hazarlar ile yakın ilişkide bulunan Bizanslıların bu adetleri tanıdığını ekliyor. 

Kesin olarak bilemeyeceğiz tabii, fakat oldukça güçlü bir iddia. Halil İnalcık'ın "Ak Şemseddin bir islam aliminden çok bir şamandı" deyişi, erken dönem Osmanlıların "gayr-ı sünni" olduğu tespiti ile birlikte okununca anlam kazanıyor. 

Bir de Osman'ın ismi meselesi var tabii: Ertuğrul, Dündar, Savcı, Gündoğdu, Sungur, Orhan gibi Türkçe (ve esasen şamanistik) isimler içeren mensuplarla dolu bir ailede Osman sırıtıyor, en azından o zaman dilimi için. Fakat uzun ve çetrefilli bir mevzudur, bu yazıda ona çok girmeyelim.

Böyleyken böyle. Biraz "Derin Tarih" formatına giresim var benim de: Ancak hakikat aşkı ve sadakatinden taviz vermeyerek. Bundan böyle arada bir böyle ilginç meselelere değineceğim. Elbette akademik bir makale olmayacak; okuru daha fazlasını ve doğrusunu okumaya yönlendiren, "böyle de bir şey var" diyen mütevazı yazılar olacak. 

M. Bahadırhan Dinçaslan

This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.



 
mbdincaslan.com | © 2024 Tüm Hakları Saklıdır

  • Mevcut yorum yok.

Who's Online

1451 ziyaretçi ve 0 üye çevrimiçi

Latest Park Blogs