Ekşi Sözlük'ten "uçurulmadan önce", arpad takmaadı ile yazıyordum. Yariturkyarifransizadam mahlaslı bir yazar sözlük yazarlarından uygun gördükleriyle söyleşiler yapmıştı, bu serinin ikincisi olarak da benimle konuşmuştu.
Ben de sözlükten uçuruldum, o da uçuruldu. Söyleşi "milliyetçi şövalye arpad ile über bir röportaj" başlığını taşıyordu. O da silinmiş oldu.
Buraya tarihe bir not düşmek adına o söyleşiyi ekleme kararı aldım. İlk yayın tarihi 14 Ağustos 2015'tir. Belki ileride bencileyin "farklı" mecralarda faaliyet gösterecekler için referans oluşturur diye yayımlıyorum.
"Hisaba saymasa nola ger ahbab bizi
Biz zümre-i şairanda müstesnayız"
diyelim ve söyleşiye geçelim.
1. Ekşi Sözlüğe ne zaman kayıt oldunuz?
2010 yılında kayıt oldum, 2011 başında yazarlığım onaylandı. 2006'dan beri okuyorum diyebilirim, tabii önceleri benim için bir mizah ve hakkında Türkçe bilgi bulunmayan kimi alt kültür öğelerine dair bilgi bulma mekanıydı.
2. Ekşi Sözlük Yazarı olmak nasıl bir duygu?
Sözlük yazarı olmak ilginç bir duyguydu. Her ne kadar ben son demlerini yakalamış olsam da ciddi anlamda bir alt-kültür oluşturup, bu alt-kültürün yankısını anaakım medya ve sair alanlarda çınlatabilen bir yapıydı. Bir nevi "elit"ti, prestijli değildi ancak hiç değilse bir nebze seçici geçirgen bir yapı arz ettiği için daha nitel değeri yüksek bir çıktı yaratıyordu.
Bunun son demlerini yakaladım ve sanırım o dönemde milliyetçi adam azlığından biraz öne çıktım. Benim için ilginçliği burada başlıyor: Çıkardığım dergiye buradan tanıştığım insanlar ekip oldu, ardından birlikte bir dernek kurduk. Kurduğumuz derneğin yönetim kurulundan iki kişi hariç, kalanı sözlük vesilesiyle tanıştığım insanlardı. Çok güzel bir arkadaş ortamı oluşturduk ki birkaç fireyle bugün bile devam eden bir yoldaşlığa dönüştü. Bir yazar, örneğin, hiç yüz yüze görüşmediğimiz halde "Ankara'ya gelirsen mutlaka bende kalacaksın" dedi, ve zorla ağırladı beni. Bir başka yazar derneğimize bağış yaptı, yine hiç yüz yüze görüşmediğimiz halde. Bunun gibi birçok vaka yaşadık, ben de o "ruh"u gördüğüm insanlara aynı şekilde samimi ve sıcak davranmaya gayret ettim. Şu an ev arkadaşım ve hayatta sanırım sırtımı en rahat yaslayabildiğim insan, örneğin, sözlükten tanıştığım bir yazar. Pek ayrıntıya girmek istemesem de, sözlüğün tamamı ya da "kendisi" değilse bile, sözlüğün hayatıma kattığı insanlar benim için çok kıymetli oldu diyebilirim.
Fakat bir süredir bu "insan kazandıran" ruh ya da yapı her ne ise onun geride kaldığını düşünüyorum. -Evet sözlük çok bozdu- Şimdi sözlükten atılsam hiç umursamam. Bu yazar kalabalığından değil, gerçekten yönetimin sözlüğü gazetelerin haber yorum sayfalarına dönüştürme isteği olduğunu düşünmemden kaynaklanıyor. Hatırlayanlar olacaktır, vaktiyle sözlükten uçurulmuş, tepkiler sonrasında geri getirilmiştim. O zamanlar "umrumda değil" desem de umursadığımı fark ettim sözlüğü. Artık sözlükle aramdaki ilişkiyi duygusal bağlar belirlemiyor, tek amacım fikrimi, siyasi ajandamı ve kişisel hedeflerimi "reklam edebileceğim" ve "destekleyebileceğim" bir mecra olarak kullanmak. Arada bir tabii günlük gibi kullandığımız da oluyor sözlüğü.
3. Sözlükte milliyetçi duygular en fazla hangi olayda kabardı?
3. Sözlükte milliyetçi duygular en fazla hangi olayda kabardı?
Sözlük pek milliyetçi bir "ortam" değil. Ben de "pek milliyetçi" olduğumdan, dışarıdan bakan göze göre daha kötümserim, bir çiçekle bahar gelmeyeceğine inanıyorum.
Ancak arada bir saman alevi gibi gerçekleşen parlayışların ötesinde, Fırat Çakıroğlu'nun ölümünün ardından sözlüğün verdiği tepkileri çok olumlu bulduğumu söyleyebilirim. Farklı görüşteki insanlar Fırat'ı sahiplendiler. Bu benim için buruk bir sevinç yarattı, toprağın altına bir kardeş verdim, ancak kardeşimin ölümünün, örneğin Hasan Şimşek ya da Cengiz Akyıldız'ınki gibi hiç değilse Ekşi Sözlük'te yankısız kalmadığını görerek biraz teselli buldum.
4. Bir de Komitacılık var. Nedir bu Komitacılık, anlatır mısınız?
Derneğimizi geçtiğimiz yıl maddi imkansızlıklar nedeniyle kapattık. Resmi bir sıfatımız olamayacağına göre, Komitacılık yapalım dedik. Halihazırda arkadaş grubumuzla kendimize dair geyik yaparken "Komitacılık yapmak" deyimini çok kullanıyorduk. İsmimiz bu olsun dedik ve oldu.
Bizim anladığımız şekliyle Komitacılığın ne olduğunu uzun uzun anlatmak istemiyorum, ancak özetle seküler düşünce tarzını benimsemiş, "Şehirli Türk" yaratmak meselesinin en büyük sorunumuz olduğunu düşünen, bireysel özgürlükler ile devletin istiklalinin eşit derecede önemli olduğunun farkına varmış Türk milliyetçisi gençlerin bir şemsiye sıfatı. Seküler Milliyetçiyiz, Hürriyetçiyiz, Turancıyız.
Bize göre “gerçeği” ya da bizim anlamlandırabileceğimiz haliyle “gerçeğe en yakın”ı bilim tespit eder. “Doğru”yu, ideoloji öğütler, “iyi”yi ahlak felsefesi, “güzel”i estetik algısı. Ve baştan sona doğru öznellik, yerellik artar. Biz bu dört temelde mümkün olduğunca tutarlı ve derin bir Türk milliyetçiliği arayışındayız, bu temel tespitin ardından “nasıl” sorusuna da kendimizce cevaplar veriyoruz.
Komitacılık birçok bileşeni içeriyor, biraz "gizlici" bir yapımız da var, merak edenler yayımladığımız kadarıyla kendimize dair verdiğimiz bilgileri bulup okuyabilir. Ötesi için, insanların bize katılması, sohbetlerimizde bulunması gerekiyor.
5. Milliyetçi Hareket Partisi’ne dair genel düşünceleriniz nelerdir?
Milliyetçi Hareket Partisi'nin geldiği geleneği önemsiyorum. Her ne kadar bozunmalara uğramış da olsa, çok köklü bir geleneğin temsilcisi ve varisidir. Ayrıca bir iletişimci olarak meseleye bakacak olursam, bir marka değerine sahip. Bunun yanında fiziki imkanları var, "dağıtım ağı"nı çok mükemmel olmasa bile, oluşturmuş. Dolayısıyla MHP, ideolojik bir takım sıkıntılarını çözmek ve genel seçmen/yönetici profilindeki "kasabalı" yaşam tarzını kırmak şartıyla, aydınlık bir Türkiye'yi "yaratmaya muktedir" tek partidir. Tabii ben milliyetçi olduğum için, sekülerlik, bireysel özgürlükler gibi başlıklara "milli bir bakış" da ekleniyor aydınlık Türkiye için. Neden eklendiğini bu kısa söyleşide tabii ki açıklamayacağım ancak, benim görüşüme göre, özetle, MHP bir "araç" olarak çok kıymetlidir. Hem milliyetçi, hem seküler, hem müreffeh bir Türkiye'yi tesis etme ihtimali en yüksek olan partidir. Bu bir ihtimal, hiç gerçekleşmeyebilir, ancak ben hala MHP'yi diğerlerine göre -plaza diliyle konuşayım, hedef kitleme göz kırpayım- feasible buluyorum.
6. Sözlükte MHP’li yazarlarla bir ortak grubunuz var mı?
Sözlükteki MHP'li yazarlarla bir grubumuz yok, onların varsa, ben bilmiyorum. Her ne kadar MHP üyesi de olsam, bu tarz mecralarda samimiyetin ve özgünlüğün önemli olduğunu düşünüyorum. Sözlükte bir kovan bilinci oluşuyor ve rakip kovanlar kendi kraliçelerinin döllerini, diğerlerini öldürerek yaymaya çalışıyor. Bu da bir mücadele yöntemidir ama ben karakterime ve düşünce tarzıma uygun olanı seçtim. "Telkin" değil "tebliğ" yapan, sürekli "propaganda" ile meşgul bir "MHP'li yazar", örneğin, uçurulsaydı onun için farklı görüşteki insanlar tepki gösterir miydi? Sanmıyorum; ama benim için gösterdiler. Gösteren insanlara müteşekkirim, ve bu durumu aynı zamanda doğru yolda olduğumun bir işareti olarak aldım. Şimdi o tepki gösterenlerin bazıları uçtu, bazıları hesaplarını kapattı ama, o zamanların BDP'sine yakın insanlar dahi vardı. Kendisini böyle konumlandıran bir insan olarak davama hizmetimin daha etkin ve nitelikli olacağını düşünüyorum.
Yaklaşık 50 yıl sonra doğru bildiğinden başkasını konuşmamış bir insan olarak ölmek gibi mütevazı bir hayat hedefim var. Buna sadığım, bunu gören insanlar da, görüşlerime katılmasalar bile samimiyetim ve dürüstlüğümün hakkını vereceklerdir diye düşünüyorum. Ve bu onlara ulaşıp bir çay bardağı paydasında buluşacaksam, aradaki birçok engeli, ön yargıyı kaldırıyor; bir grupla, rahatsız edici ve saçmasapan bir propaganda anlayışıyla hareket etsem böyle olmazdı. Ancak bu dediğim tavır, bir "doğal grup" ya da "havza" da yaratıyor, çok daha etkili oluyor.
7. Seçimler ve MHP’yi nasıl yorumluyorsunuz?
Seçim analizi çetrefilli iş, çok genel konuşayım, seçimden bağımsız olarak.
MHP arkasına bir rüzgar aldı, ancak hala potansiyelini etkenleştiremeyen bir parti. MHP'ye İletişim Dersleri diye bir yazı yazmıştım, kısmetse daha genişini da yazacağım, buraya özetlersem diyebilirim ki, gayet bilimsel bakarsak mevzuya, MHP'nin çok farklı seçmen gruplarını tek bir çatı altında birleştirme potansiyeli var. Örneğin, 2010 yılında Infomag'ın yaptığı bir dosyada, parti adı verilmeden parti programlarının iş adamlarına sorulduğu bir çalışma var, MHP birinci parti çıkıyor. Ya da Ipsos'un raporlarında MHP oldukça avantajlı görünüyor. Ancak MHP'nin bir "iletişimsel duvar"ı ve "profesyonel ülkücü" eksikliği var. Yani kaht-ı rical ile kötü imaj, bir de iletişimsel zekanın düşüklüğüyle birleşince, alabileceğimiz oydan hep az alıyoruz. Böyle bakınca aslında oy alabilmemiz bile bir başarıdır.
Yine de karamsar değilim, MHP'nin de büyüklüğü burada: Parti yönetiminin ne olduğu vs. çok önemli değil, MHP Türk milletinin bekası için önemli ve seçmen bunu "MHP'ye rağmen" biliyor. Bu biliş ve yöneliş, MHP'nin de, yavaşça da olsa, kendini dönüştürmesine sebep oluyor. Bu açıdan samimi ve müspet MHP seçmeninin parti kadrolarına girmeye, üyelik almaya, sesini parti bünyesinde çıkarmaya başlaması lazım. Nasıl yapacağını merak edenlere şahsen yardımcı olmaktan çok memnun olurum.
MHP’nin kaht-ı rical sorunu var, bu da yeni nesil ülkücülerle aşılacaktır: Eskinin duygusal ve örgütsel varisi, fakat yeni bir akıl ve donanımla hareket eden bir ülkücü nesil.
8. Sözlükte örnek aldığınız, sevdiğiniz yazarlar kimlerdir?
Örnek aldığım yazar yok, ancak altay rumuzlu yazarın üzerime -kendisi bilmese de- emeği vardır. Özellikle yazar olmadan evvel çok okurdum onu. Belki onun tarzının üzerimde etkisi vardır.
Onun dışında, badilerim genellikle yüzyüze görüşmüş olduğum insanlar. Bazıları da, yüzyüze görüşmemiş olsak da, sürekli mesajlaştığım, bir hukuk geliştirdiğim insanlar. Bunlar dışında sadece immanuel tolstoyevski var badiye eklediğim. sarissa'nın sözlüğü uzun süredir umursamamasına sinir oluyorum. Badilerimi saymayayım zira dediğim gibi hukukum olan insanlar ve sayıları çok, birini saysam hepsini saymam gerekir, çok uzun olur. Komitacı sözlük yazarlarının yeri ayrıdır bende diyeyim sadece.
9. Sözlükteki Kürtçü-Türkçü savaşı peki?
Sözlükte kürtçüler yönetim tarafından kesinlikle destekleniyor, Kanzuk'un hdpli ve kürtçü olduğunu biliyoruz. Buna kimi chplilerin eski hastalıklarının nüksetmesini de eklersek -zira CHP evvelden beri teröristlerin, militanların meclise girmesini sağlamakla maruf bir parti- oldukça güçlü bir kürtçü propaganda var, yönetimden buna destek var. Sözlük moderasyonunda keyfilik faktörünü biliyoruz, hiç olmadığı kadar belirgin bir hal aldı. Tabii bundan şikayet edemeyiz, Başak Purut kendi görüşünce yönetiyor sözlüğü ve "sözlük benim, çekin gidin" derse bir şey deme hakkımız yok. Fakat biz de önemsiyoruz sözlüğü, istatistikler sözlüğün önemli bir sosyal medya aracı olduğunu gösteriyor. O yüzden buna dair ciddi adımlar atacağız, hem hukuken, hem plan-proje bazında. Ayrıntı vermeyeceğim, ama yapabilirsek bu işin böyle gitmeyeceği kesin.
10. Anonim bir yazar değilsin bildiğim kadarıyla, bu konuda bir korkun var mı? Çünkü fişleme durumu olabiliyor malum bazı durumlarda, seninle aynı düşünce tarzında olmayan insanlar tarafından? Bu konuda düşüncelerin nedir?
Anonim değilim evet. İnsanlar elbette "kardeşim ben başka bir adam olmak istiyorum/gizlenmek istiyorum" vs. diyebilirler. Haklarıdır, fakat ben demem, bana uygun değil. Üstelik, ben dediğim gibi bir fikri yaymak, insanlara anlatmak gibi bir görev de biçtim kendime, bu noktada anonim olmamam daha önemli: Kanlı canlı, ismiyle, resmiyle, hayatının çok da önemli olmayan bileşenleriyle bir "insan" karşısında olduğunu bilmek yapmak istediğim şeyin etkisini, isabetini arttırıyor.
Tabii bunun sıkıntılı tarafları da var: İnsan güçlü ve kurnaz olmalı. Fişlenmekten korkum yok, zaten kendi adımla yazıp çiziyor, fişleneceksem öyle fişleniyorum. Belki sözlük daha geniş kitlelerce fişlenmeme ya da mimlenmeme sebebiyet veriyordur, fakat bundan da şikayet etmem. Kasten, arzu ederek elde ettiğim bir şey olur bu. Onun ötesinde tabii daha düşük seviyede tehlikeler var, onu da kurnazlık ve güçlülükle dengeliyoruz. Anonimliği kırarken, "olduğum gibi" sözlükte yer alırken, insanların bilmesine gerek olmayan detayları paylaşmıyorum örneğin, bu gerçek hayatta da böyledir, herkese dün ishal olduğumuzu anlatmayız.
Bir de şu var, ben hep "arkamdan gelenler"e örnek olmak istedim. Zira bu bir görevdir: Ülkücü isen, milliyetçi isen, genç kardeşlerine dört dörtlük bir örnek teşkil etmek zorundasın. Benim örneğim yoktu maalesef, fakat ben örnek olabilmek istiyorum. Kendimi konumlandırışımı, sevgilime hitabımı, dostlarımla nasıl olduğumu, fikri bir meselede görüş beyan ederkenki tavrımı (...) bunların hepsini görsün istiyorum genç kardeşlerim, bu sayede kendilerinde olanla bende gördükleri arasında güzel bir senteze ulaşabilirler, arzu ettiğimiz müspet, seküler, yüce gönüllü ülkücü neslin mümessilleri olmasında pay sahibi olabilirim. Ve oluyor da, bunu yürekten sevinerek müşahede ediyorum. Aynen benim gibi yalnız, kaygılı ve "memnuniyetsiz", çevresinde arzu ettiği gibi "ülkücüler" bulamayan genç kardeşlerim var, onlara kendimce yol gösteriyorum, bu yalnızlıktan bunalıp kaybolup gitmelerine engel olmak istiyorum.
11. Fırat Çakıroğlu hakkında düşüncelerin nedir? Yani bu soru hakkında bir ssürü cevabın oldu evet sözlükte ama röportajda da sormak istedim, tabii cevap vermezsen saygı duyarım, sorun yok.
Çakıroğlu'na dair uzunca yazıp çizdim sözlükte, burada kısa keseyim. Ben tek oğlunu 16 yaşında toprağa vermiş ülkücü babanın elini öptüm, baba dedim. Çevremde 80 öncesinin zındanlarında çürüyen, cinayetlerine kurban veren bir sürü insan oldu hep, o insanların acılarıyla acılandım. Üstelik, Fırat'ın yaşı bana çok yakın, ortak arkadaşlarımız vs. var... O yüzden Fırat'ın ölümü benim için "bir dağda kurt öldü" değildi, yanıbaşımda ölmüş gibi tepki verdim. Hedef gösterilerek, "bu Fırat'tan hesap soracağız" paylaşımları yapılarak öldürüldü, arkasından bunu yapanlara selam yollandı. Hepsini beynime kazıdım, bütün savaşları kaybetsek de, her türlü arenada yenilsek de ben ölmeden evvel Fırat'ın intikamının alındığını görmek için yaşayacağım ve Fırat'ı öldürenler ile buna ortam hazırlayanların, bu durumu alkışlayanların, tezvirat yapıp Fırat'ı olmadığı biri gibi göstermeye çalışanların mezarına tüküreceğim.
12. Devlet Bahçeli'nin son manevraları hakkında ne düşünüyorsun? Akp'nin stepnesi diye laflar ediliyor, sence doğru mu?
Devlet Bahçeli'ye muhalifi bırak, düşman olduğum doğrudur. Fakat çok doğru hamleler yapıyor, nihayet Türk milliyetçiliği yapıyor, bu yüzden arkasındayım, destekliyorum. AKP ve HDP'ye aynı anda "çakıyor", "herkesin içtiği su"dan içmeyi reddediyor. CHP'lilerin kudurması bundandır: Teröristlerle işbirliği yapıyorlar ve suça ortak olmayan bir MHP onların bu ihanetini daha da belirginleştiriyor. MHP AKP'ye rest çekmiş ve CHP Davutoğlu'ndan teşekkür almışken, evvelinden AKP ile en fazla görüşen yapı HDP/PKK iken, MHP'ye yükleniyorlar. CHP'nin kanaat önderleri ve kimi azaları, makul ve müspet CHP seçmeninin ulusalcı reflekslerde CHP'den kopmasını engellemek ve CHP’nin taktik kazanım uğruna (Türkiye için) stratejik hayati hatalarını örtbas etmek için, böyle bir kopuşta ilk adres olacak MHP'yi öcü gibi göstermeye kalkıyorlar ve maalesef bunu da iyi yapıyorlar. Bu noktada Devlet Bahçeli'nin siyaseten, aklen ve donanım olarak yetersizliği de bizim dezavantajımız, engel olamıyor. Bu konuda da sözlükte uzun uzun yazdım, bu kadarlık bir özet geçmiş olayım.
Yorumlar