Evrim teorisinin müfredattan çıkarılması ve topluma sürekli pompalanan "evrim düşmanlığı"nın neden vatana ihanet olduğunu söyleyebilmem için, önce evrim nedir biraz anlatmalıyım.
Maddenin "doğal" meyilleri vardır, fiziki kuvvetler ve dinamikler, maddenin çeşitli şekillerde "davranması"na neden olur. Örneğin, kütle çekimi dediğimiz kuvvet, kainatın ilk safhalarında çok güçlüydü, ve bildiğimiz maddenin oluşmasında etken faktör olarak rol oynadı. Bu kuvvet, daha sonra maddenin temel meylini etkiledi: Bir araya gelmek, kararlı yapılar oluşturmak...
Abiyogenezin alanına giren bu süreçten sonra, ilk organik bileşikler oluştu: Bu bileşiklerin oluşması gayet "tabii" ve "beklendik"tir, zira Dawkins'in ve yüzlerce bilimadamının anlattığı üzre, maddenin doğal (fıtri? innate?) özellikleri sebebiyle organik bileşiklerin oluşması "kaçınılmazdı" diyebiliriz. Bu bileşikler kararlı halin avantajlarından faydalanarak kendilerini kopyaladılar, karbon temelli bileşikler karbonun muhteşem bağ yapma "kabiliyeti" sayesinde öne çıktılar, çoğaldılar, ilk genetik materyal ortaya çıktı, bu materyal kendisine bir "örgü" yarattı ve bildiğimiz yaşam doğdu...
Biyolojik evrim süregiderken, Richard Dawkins'in "mem"ler dediği, E. T. Hall'un "sosyal uzantılar" dediği, yine "madde" kaynaklı bir "kültürel evrim" devam etti. Özellikle insanda (bildiğimiz) en kamil haline ulaştı; hayatta kalma güdüsü, çoğalma güdüsü, örneğin, bir "kültürel-soyut-memetik-uzantısal" varlık olan "evlilik kurumu"nu doğurdu. Yani evrim, sadece canlıların "biyolojik" varlığının bir süreci değil, bütün "fiziki" varlığının bir sürecidir: Düşünce, akıl, kültür, kavram dediğimiz "şey"ler, birer "soyut" varlıktırlar, ancak "fiziki"dirler. Zira, bu soyut "varlık"ları ortaya çıkaran, beyin dediğimiz, evrimsel sürecini çok iyi bildiğimiz organın "işlevi"dir.
Matematik Bilmeyene Kız Verilmesin yazımda değinmiştim, Nikolay Bukharin "bilinç maddenin bir fonksiyonudur" diyor. Çok doğru bir tarif. Buradan hareketle, integral, türev gibi terimleri ödünç alarak, insanoğlunun en girift kavramlarını çok kolay açıklayabiliriz, daha doğrusu tanımlayabiliriz: Bilinç, maddenin bir fonksiyonudur. Fikir, bilincin bir türevidir. Benlik, bilincin integralidir.
Oldukça afilli laflar ama çok basit esasında: Fonksiyon, bir "giriş"i, belli bir "çıkış" olarak alan bir olgudur, bir "şey"in "işlev"idir. Türev, bir fonksiyonun "gidişatı"nın anlık görüntüsüdür. İntegral, -burada- sınırları belirsiz ya da tahmin edilebilir olmayan bir hacmin, küçük parçalara ayrılıp, o sonsuz küçüklükteki parçaların teker teker toplanması ile bir bütün halinde hesaplanması meselesidir, ki bu sonsuz küçüklüğü bilemeyiz, ona yaklaşırız ve sonunda bulduğumuz değer "gerçeğe çok yaklaşık"tır, gerçeğin biraz rafine halidir.
Yani evrim, sadece insan ve şempanzenin ortak atadan nasıl geldiğini açıklamaz, insanın kültürünün de arkasındaki dinamiktir; kaldı ki canlıların evrimi bir yana, cansızların da evrimi vardır. Örneğin yıldızlar da, aynı insanlar gibi, doğar, büyür, çeşitli fazlar geçirir ve ölürler. Evrim bir evrensel "olgu"dur, bunun özellikle "canlılığın evrimi" şubesi ile ilgilenen teoriye, "Evrim Teorisi" diyoruz.
Örneğin "laktoza intolerant" olan Türklerin kımız, peynir, yoğurt gibi süt dönüştürme tekniklerini icad eden ulus olmaları, tesadüf değildir. Evrimin biyolojik ve kültürel boyutlarının iç içe geçmişliğine dair çok güzel bir örnektir. Ya da memeler, evet bildiğiniz kadın memesi.
İnsansı maymunlar arasında dişilerinde bizim anladığımız şekliyle meme olan tek tür, insanlar.
Hypothesis for the Evolution of Human Breasts and Buttocks isimli, John G. H. Cant imzalı bir makalenin alıntıladığına göre, bunun oldukça ilginç bir sebebi var, ya da olabilir: İnsanın iki ayağının üzerine dikilmesi. Eskiden, dişi erkeğe poposuyla mesaj verir ve erkek popoya odaklanarak cinsel kızışmayı ve "dişilik kalitesi"ni anlardı. Ancak iki ayağımız üzerine dikilince, popoya benzer bir gelişme memelerde oldu, zira erkekler bu biçimbilimsel algıyı değiştirmediler, hedefini değiştirdiler. İki ayaklarımız üzerindeyken popo daha arkaplanda kalmıştı zira. Büyük memeliyi tercih ettiler. Böylece sürekli daha büyük memeli dişiler tercih edilerek, memelerin günümüzdeki formuna kavuşması sağlandı.
Memeler, eskiden çok daha basık ve yalnızca bebeği beslemeye yarayan organken, popoyu "taklit" ederek seçilimde kendilerine yer edindiler ve iyi ki edindiler!
Evrim hakkındaki en yaygın yanlışlardan biri, "Evrim teoridir, kanıtlansaydı kanun olurdu" zırvasıdır. Bu insanlar gözlemlenen bir olgu ile, bu olguyu derinlemesine ve etraflı bir biçimde açıklamaya çalışan teori arasındaki farkı bilmedikleri gibi, bokunda boncuk bulmuş edasıyla evrim çürütüyorlar. Yer çekimi gözlemlenir, bir teoriyle açıklanır, bu teori yıllar içinde eksiklerini kapatarak büyür, değişir, o da evrim geçirir. Bazen, teori büsbütün yanlışlanabilir, bu defa bambaşka bir teori oluşturulur. Bilim böyle ilerler: Yer çekimini açıklayan bir teorinin yanlış çıkması, yer çekiminin ortadan kalktığı anlamına gelmez. Ya da biz atomları Bohr modeline göre incelerken, yeni modeller geliştiğinde, atomlarımız "aa Bohr modeli-teorisi yanlış çıktı, hadi yok olalım" demediler. (Ayrıca bilimin namusu, güzelliği, samimiyeti, kendini yanlışlamaya çalışmasında ve yanlış olduğunu fark ettiğinde bunu kabullenmesindedir. "Bilim kesin değil bi kere, yarın bilim adamları başka bir şey bulursa ya?" diyen adam, bilime övgü yapıyordur aslında. Bilmem kaçbin yıldır sıfır gözlem, sıfır yanlışlama ve bol bol mistisizmle nesilden nesile aktarılan zırvaların hiç değişmemişliği ile övünmekten kat be kat namuslu, ahlaki ve ilahi bir tavırdır bilimdeki.)
Uzun uzadıya evrim anlatacak değilim, çok temel noktaları vermem gerekiyordu. Pekala gayet bilimsel, delilli, mesnetli ve geniş kabul görmüş bir teori olan Evrim Teorisi'ne neden düşmanlık edilir? Geniş kabul görmüş dedim, evrim teorisini "bütünüyle" yanlışlayan henüz tek bir bilimsel makale, tez yazılmadı, bütün tezler ve makaleler evrim teorisini geliştirip daha da isabetlileştirmeye yarıyor. Ve evrim teorisi tıpta, hatta sosyal bilimlerde, insanı, doğayı ve evreni anlamakta inanılmaz ufkumuzu açıyor, hayatımızı güzelleştiriyor. Evrim teorisi sayesinde çare bulduğumuz hastalık ve ürettiğimiz ilacın haddi hesabı yoktur. Öyleyse neden düşmanlık?
Evrime göre, çeşitli tartışmalar olsa da insan evrimi, homo genusu yani "insanımsı"lar maymunla "ortak atadan" türedikten sonra, aşağı yukarı şöyledir:
Homo Habilis, yani becerikli insan. El ile kavrama yeteneğini arttıran "karşıt başparmak" ilk defa bu türde ortaya çıktı ve alet kullanılmasını mümkün kıldı.
Homo Ergaster, yani "çalışan insan". Bu tür, basit aletleri çoğaltarak bir nevi "endüstri" oluşturdu, yoğun bir şekilde kullanıma yönelik ya da süs&ritüel amaçlı (genelde “kız tavlamak için”. Zira iyi aletler yapabilen erkek, hayatta kalma ve dolayısıyla çiftleşme şansını arttırıyordu. Antropologlar, bazı aletlerin sadece dişilere sunulmak üzre, kullanım amaçlı değil, ritüel amaçlı, “bu denli ideal, kusursuz aletler yapabiliyorum” mesajını iletme amaçlı yapıldığını söylüyorlar.) aletler üreterek seri ve etkin bir şekilde kullandı.
Homo Erectus, yani "dik duran insan". Bu tür, Homo Ergaster ile aynı tür de olabilir, iki ayağı üzerinde verimli bir şekilde duruyor ve uzun mesafelere göç ediyor, dünyayı kolonize ediyor, yavaş yavaş kavramlar ve konseptler geliştiriyordu.
Homo Sapiens, yani "düşünen insan". Artık insan soyu somuttan soyuta bir düşünsel evrimin içerisine giriyor ve ilk temel ve girift "mem"lerini yaratıyordu.
Homo Sapiens Sapiens, yani "düşündüğünün üzerine düşünebilen insan", bizim türümüz. Fiziki olarak Homo Erectus'tan çok da farklı değildir, ancak mental açıdan çok farklıdır. Yarattığı "mem"ler ile, genlerinin ona sağladığının çok ötesinde bir güce ulaşmış, bütün varlığını ve gücünü "düşündüğünün üzerine düşünebilmek" yeteneğine borçlu bir insan türüdür.
Bu basit kronolojiyi bir teşbih için kullanırsak, "insan gibi insan olmak" için becerikli olmalı, çalışmalı, dik durmalı, düşünmeli ve ne düşündüğümüzü bilmeliyiz.
Evrim teorisine düşmanlık edenler, evvela bu "kamil insan"ı istemezler: Onlar için Erectus ve sonrası gereksizdir: İnsanlar eğilmeli, çalışmalı, üretmeli ve ölmelidirler. Dik duran, Kuran tabiriyle "gökyüzüne başını kaldırıp bakan", sonra düşünüp, ne düşündüğü üzerine kafa yorabilen insan, örneğin diktatörlerin, politikacıların, çeşme başı haramilerinin işine gelmez, istenmez.
Evrim teorisi insana bir farkındalık, ufuk, kavrayış kazandırır. "Şeyler"in niye "böyle" olduğunu düşünüp bulmasını sağlar: Bu toplum bu hale nasıl geldi? Arkasındaki dinamikler nelerdi? Ben nereden geldim, nereye gideceğim? Bu, böyle gelmiş böyle gider mi?
Bu sorgu, sorgulanmaz, dokunulmaz olan bir çok putu alaşağı eder ve insanı özgürleştirir. Temelde, bilimin en müthiş, insanı hayret ve hayranlıkla vecde getiren konularından biri olan evrim teorisine düşmanlık bu yüzdendir: Bu düşmanlığın, insanlığa, kitlelere, Ali'ye, Ayşe'ye, Mehmet'e düşman olanlar tarafından, onları bir "sanrı matriksi"nin içinde tutabilmek, işkencecisine bağlanmasını temin etmek için pompalandığına emin olabilirsiniz.
Bir diğer düşmanlık sebebi, daha süfli bir perspektiften. Hıristiyanlığın ciddi teolojik çıkmazları vardır: Dünyanın yaşı Judeo-Hıristiyan gelenekte 6000 yıldır. Çeşitli Hıristiyan akımlar vardır ki, onlara paleontolojinin bulup tasnif ettiği milyon yıllık fosiller gösterildiğinde, "Tanrı o fosilleri oraya imanımızı sınamak için koydu. Biz hala dünyanın 6000 yıl yaşında olduğuna inanıyoruz" derler.
Ve özellikle Amerika menşeili bu koyu hıristiyan akımlar, Amerikan yaşam tarzı ve kültürü sebebiyle kendilerine kolayca yaşam alanı yarattılar, kurumlarını, kültürlerini oluşturdular, Amerika'nın oldukça "laik bir özgürlükçülük" anlayışı ile tesis edilmiş anayasasının haklarından, dünyanın en rezil düşüncelerini yaymak adına faydalanıyorlar. Ve inanılmaz bir neşriyat, propaganda, lobicilik faaliyeti içindeler. Türkiye'de evrim düşmanı mehdilik taslayan kepazeleri, hocaları, şunları bunları bir yoklayın, araştırın, nihayetinde Amerikalı yaratılışçılardan birebir çeviri yaptıklarını göreceksiniz.
Yani evrim teorisini savunanlara "gayr-ı milli", "gayr-ı müslim" yakıştırması yapanların fikir önderleri, genellikle bütün ajandalarını Amerikan Hıristiyanları'na göre oluşturan, aşağılık vatan hainleridir.
Cephede düşman karşısında orduyu bırakıp kaçan, yasalarımıza göre vatan hainidir. Ülkesinin savaş "yeteneği"ni baltalayan, örneğin savaş zamanı grev yapan, yine vatan hainidir. Pekala ülkesinin teknolojisini, bilimsel ilerleyişini evrim teorisi gibi "olmazsa olmaz" bir şeyden mahrum bırakan, ülkesinin tıbbının, psikiyatrisinin, sosyal bilimlerinin gelişmesine çomak sokan "evrim teorisi düşmanları" vatan haininin önde gideni, bayrak tutanı değil midir? Bence öyledir.
M. Bahadırhan Dinçaslan
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
Evrim Düşmanları: Vatan Hainleri
Yazan:
M. Bahadırhan Dinçaslan
Kategori:
Köşe Yazıları
03
Ağu
2015
mbdincaslan.com | © 2024 Tüm Hakları Saklıdır
Yorumlar