Ülkücü şehit Mürsel'in aşk hikayesini yazdığımdan beri, bu denemeyi kaleme alasım vardı. Kısmet bu güneymiş.
***
Ülkücü erkeklerden aldığım ilk dersi, takriben 5-6 yaşımda almıştım. Sevgili babam, kardeşimin ve benim elimden tutmuş, dondurma yemeye evimizin yakınındaki parka götürmüştü. Otururken durduk yere bana seslendi, "Bahadır, gel sen buraya geç oğlusu, ben oraya geçeyim". Karşılıklı oturuyorduk, o benim yerime geçecekti, ben onun yerine geçecektim. O zamanlar da pek ukalaydım, "Baba biz salak mıyız niye durduk yere yer değiştiriyoruz?" dedim. "Geç işte eşşek sıpası" dedi, yer değiştirdik. Ben ısrar ettim nedenini öğrenmek için, şöyle dedi: "Oğlum karşımda genç kızlar oturuyordu. Onları izliyormuş gibi oturmak istemedim, sırtımı döndüm."
O zamandan beri çok sıkıntı çekiyorum. Zira çapkın bir adamım ama, yolda belde gördüğüm yabancı kadınlara asla bakmamak, göz teması kurmamak, rahatsız edici bir davranışta bulunmamak gibi tutumlarla çapkınlık çok zor yürütülüyor bir arada. Allah'tan, hanımefendiler pencereden mendil atmasalar da, "bana flörtöz tutum takınabilirsin" mesajını sosyal medyadan veriyorlar, bu sayede çatlayıp ikiye bölünmüyoruz.
Şaka bir yana, o zamandan beri ne zaman bir mekanda oturacak olsam, karşımda kadınlar varsa arkamı dönerek oturma ihtiyacı hissediyorum.
***
Bizim ülkücü erkekler sevdiklerine karşı kılıç gibidir: Zarif, ince fakat ölümcül. Zira ülkücü erkeklerin sevdikleri kadınlar ok gibidir: Zarif, kırılgan fakat dik gelirse saplanması bir yara, çıkarılması bambaşka yara...
Bizimkiler savaştan sevişir gibi zevk alıyorlar ya, sevişmeleri de savaş gibi. Bundandır Ruh Adam'ın "mutlak seveceksin beni bundan kaçamazsın" gibi tehditkar laflarla konuşması.
İşi abartan Gazi Giray'a dönüyor, onu tavsiye etmem ama. Bir ülkücü abimin dediği gibi, "Gam mı ceylan gözlüler bize yar olmasa? E GAM!"
***
Bir ülkücü erkek karizmasından bahsetmek de mümkün gibi geliyor bana. Annem anlatıyor, babamı ilk gördüğünde gıcık kapmış: Kim ulan bu çok bilmiş, uzun boylu, yakışıklı, etkileyici (...) adam demiş. (Buraya gülücük gelecek) Evet çok bilmişmiş, ukala imiş ama, etkilemiş de hani: Her şeye tekme atıp onunla kaçtığına göre!
Bir gün, bir grup ülkücü arkadaş, hepimiz tabii sarkık bıyıklıyız, "dikiliyoruz" Taksim'de, vedalaşmamız bile bir saatlik bir seremoniye dönüştüğünden. Saat gece 1 civarı. Bir turist kız yanımıza geldi, İngilizce yol sordu. Taksiye binmekten başka yolu olmadığını söyledim, zira son metroyla biz gelmiştik, seferler bitmişti. Kız uzaklaştı, ama korkak gözlerle etrafına bakmaya devam ediyor. Yanına gittim, dedim taksi pazarlığını ben yapacağım, gel.
Taksicinin yanına vardık, baktım o da sarkık bıyıklı, belli ülkücü. Dedim ki "Kardeşimiz buranın yabancısı, oteline götürüver sana zahmet". "Abi bacım bize emanet" dedi. Para almayayım vs dedi. Sembolik bir miktara anlaştık götürdü, kızın gözlerindeki minneti anlatamam.
Düşünüyorum, o kız gazeteci falan olsa, memleketine gidince gözlemlerini şöyle yazsa: "Türkiye'ye gidince sarkık bıyıklı erkeklere güvenin, hepsi şövalye ruhlu adamlardır..."
***
Geçen twitterda gördüm, çok güldüm: Demek faşist ve çok yakışıklısın, bana da başbuğlar ölmez gibi geliyor...
Bizim bir arkadaş da, ülkücü erkeğin aşk tarifini yapmıştı meşhur şarkının sözlerini değiştirip: Çok aşığın var diyorlar ADRES VER YETER BANA.
***
Bizi en iyi, bu türkü anlatıyor: Gelişimiz bir güzelin hatırı, gidişimiz memleket sevdasına... Ne yazık ki, bazen Fırat gibi "ecel geldi erkenden" diyerek sevdiğimize vefasızlık edebiliyor, öte dünyaya dahi mahcup göçüyoruz.
***
Geçenlerde tesadüfen bir Cihangir ortamına girdim. Bir arkadaş vesile oldu, ona uydum ben de, az kafa dağıtayım dedim. Ortam efsane, her tarafı dövmeli tipler, 20 yaşında davranan, saçmasapan hikayeler anlatıp gülen yaşlı dayılar, o dayılara sulanan genç kızlar, ben de köşede tespihsiz, gergin sigara içiyorum. Nasıl oldu anlamadım, dayılar bir anda gözden düştü, genç kızlarla erkek neden bıyık bırakmalıdır, Ötüken'de tatil nasıl olur, ülkücü erkekler neden bu kadar "cool" temalı konuşmaya başladık. Yaşlı dayılar bir anda ülkücü kesildiler, "Biz de aslında Kayı boyundanız, benim dedem şehit, süt ninem şaman gibi kadındı..." diyerek.
***
Hasılı, şu islamcı zehri bir atsak, "ülkücü erkek"ten İtalyan erkeğini birkaç defa katlayacak bir arketip yaratabiliriz. Kaç erkek tipi, sevdiği için ölmeyi göze alır, maço tavrını bozmadan evde başbaşa kalınca en absürt şımarıklıklara göz yumar, her daim güven verirken güldürmeye, incitmeden, korkutmadan sevmeye devam edebilir? Bıyıklar da cabası!
***
Ülkücü erkek - ülkücü kız ilişkisi de bambaşka, bir fıkra çok güzel anlatıyor. Boğayla erkek arslan karşılaşmışlar, boğa "yav bu gece çıkıp kafaları çekelim" demiş. Arslan "bir hanıma sorayım" diye cevap verince boğa dalga geçmiş "Yahu ormanın kralısın, hanımdan izin mi alıyorsun reis?". Arslan da durur mu tabii, yapıştırmış cevabı: Ulan seni evde inek bekliyor, beni evde bekleyen yine arslan.
M. Bahadırhan Dinçaslan
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
Yorumlar