Türk milliyetçilerinin bir partisinin olması neden önemlidir? Bizler siyasetten uzak, ya entelektüel arkadaş çevreleri, yahut sokak örgütlenmeleri olarak var olmaya devam etsek de, mevcut partileri etkilemeye çalışsak, daha iyi olmaz mı?
Türk milliyetçisinin siyasetten uzak olmasını salık veren her düşünce tehlikelidir; kürtçülük yahut islamcılıktan daha büyük bir tehlike. Eğitim sistemi, vergi politikaları yahut uluslararası ilişkileri belirleyen siyaset kurumu ise, burada aktif ve sadece milliyetçilere ait bir partinin olmaması milliyetçilerin uzun vadede ortadan kalkmasına neden olur. Devlet imkanlarını eline geçiren, kendi düşüncesini çocuklara empoze ediyor, kendi fikrince dünyada muhatap gördükleri ile ilişkileri geliştiriyorsa, sözgelimi "Türkiye'ye kedi bile vermeyiz" diyen kürtçü aşiret liderleri, Türkiye'nin diplomatik temsilcilerini kaçıran islamcı yapılar türüyor, önüne gelen örgüt Türkiye'ye posta koyuyor ve Türkiye'de sadece muhtarlar tarafından ciddiye alınan cumhurbaşkanı, yurtdışında da bir iki Afrikalı kabile reisinden başka kimse tarafından umursanmıyorsa, burada bizim olmayışımız zuldür. AKP'nin imam hatip nesli büyüyecek, Türkiye'ye nasıl bir zarar verecekler, varın hayal edin.
Son zamanlarda Türk milliyetçilerinde müşahede ettiğim bir sorunlu tavır var: "Bak, AKP/Tayyip Erdoğan milliyetçi oldu" demek... Ellerine yüzlerine bulaştırdıkları ihanet açılımının, Türk Milleti cephesinin çözülme sürecinin ardından iktidarlarını tehlikede görüp askerin ve polisin operasyon yapmasına biraz razı oldular diye, milliyetçi olmuş değillerdir. İşte cumhurbaşkanı danışmanı hala "Türkiyelilik"ten, Türkiye milletinden söz ediyor. Katran ile şeker arasındaki münasebeti irfanıyla fark edip torunlarını ikaz eden atalarımızı dinlemedikçe sanırım bu tarz safdil çıkarımları yapmaya devam edeceğiz.
Fakat tehlikeli olan bir şey var, "iyi"nin temsilinin kötü tarafından üstlenilmesi. Devlet "fikri" iyidir, Türk fikri iyidir, cumhuriyet, makam mevki... Bunların hepsini AKP üstlendi. Karşıda, kesinlikle düşman olduğu belli yapılar var. Devletin, Türk'ün temsili AKP uhdesinde olduğu sürece, bu "iyi"nin yanında yer almak isteyenleri onların etki alanına sokacaktır. Bu sayede, karşıdaki düşman (ki bu düşmanın kazanma şansı yoktur) sevinecek, onun asla veremeyeceği zarar, içerideki ahlaksız Türk düşmanları eliyle verilecektir. Türk milliyetçilerinin partisinin olmaması çok kötü olurdu ama belki doğacak bir tepkinin partileşmeye gidecek bir milliyetçi dalga yaratması umulabilirdi (nitekim 40lardan itibaren öyle olmuş, bu süreç MHP'yi doğurmuştur), fakat Türk milliyetçisi görünümlü bir partinin var olması, onun başında da Devlet Bahçeli gibi pasif, AKP'yi kurtarmaktan başka bir işe yaramayan, milliyetçi bir kazanım elde edemeyen, beceriksiz ve kendi kitlesine düşman, kendi partisine ihanet içinde bir adamın bulunması daha kötüdür. Türkiye ölçeğinde "iyi"nin temsilini üstlenen kötü AKP ise, bir alt ölçekte Bahçeli de böyledir: MHP iyinin temsilini üstlenmiştir ama, bunu bir kötüye tevdi etmiştir.
Bu açıdan MHP'nin 19 Haziran'daki kongresi büyük önem arz ediyor. Bu kongre sadece MHP'nin Bahçeli'den kurtulması için değil, Türkiye'nin Tayyip Erdoğan ve AKP'den kurtulması için son şansımızdır. Bu kongrede Meral Hanım başkan olamazsa, zararı telafi edebilme umutlarımız büyük oranda yitirilecek. Elbette savaşmaya devam edeceğiz ama, bütün birikim yok olacak, belki dağlardan, belki kahvehanelerden yeniden filizlenecek bir mücadele için yeniden başlayacağız. Neden yeniden başlayalım? Kılıçkıran boşuna mı ölmüştü, basitçe Türkiye'de Türk milliyetçisi anlayışın hakim olmasını istemekten başka bir suçu mu vardı? Biz de bunu istemiyor muyuz? Kılıçkıran'ın ölümünü, Başbuğ'un emeğini, annelerin fedakarlığını, gençlerin yiğitliğini, onlarca yılın kahrını, direnişini neden çöpe atalım? 2015 yılında hala şehit veriyor idiysek, bu iktidara gelip, sözgelimi Ege Üniversitesi'nin adını yahut bir fakültesini Fırat Çakıroğlu Üniversitesi veya Fırat Çakıroğlu Fakültesi yapmayı görevimiz haline getiriyor. Bahçeli devam ederse, cenazesine bile gitmediği Fırat'ın temsilini üstlenmeye devam edecek, bu da Fırat boşu boşuna ölmüş olacak demek. Aynı Tayyip Erdoğan'ın, Türk milliyetçilerinin kurduğu cumhuriyetin temsilini üstlenip, Türk milliyetçiliğini ayaklar altına alması gibi.
Şahsen ümitliyim. Üstelik sevinçliyim de, toplumun her kesimi için Meral Akşener'in bir ümit konumuna yükselmiş olması, bir milliyetçi Türk kadınının, kabadayı kılıklı bir diktatör zihniyete karşı ulusal ölçekte tek ümit olarak belirmesi sevindiricidir. Meral Hanım şu haliyle, hiçbir resmi sıfatı olmasa bile, Türk milliyetçiliğine Bahçeli'nin ömrü boyunca ve onca makam işgaline rağmen ettiğinden daha fazla hizmet ediyor. Bu hizmeti, yapısal imkanlarla, makamla desteklediğimizde ortaya Türk milliyetçilerinin en büyük başarı hikayesinin çıkacağını tahmin etmek zor değil.
Delegenin kongrede küçük hesaplar, duygusal ancak zararlı tutumlardan uzak durarak, memleketin ve Türk milliyetçiliğinin bekasını düşünmesini umut ediyor, 19 Haziran'daki Kongre'ye davet ediyorum seni sevgili okur.
Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?
M. Bahadırhan Dinçaslan
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
Yorumlar