Üye Girişi

Üye Girişi

Kafesteki Aslanlar: Ülkücü Gençlik

16 Ara 2015

Bir süre evvel bir sohbette, ülkücü camianın içinde olup bir şekilde MHP ve Ülkü Ocakları'nın kurumsal işleyişinden, yönetim kadrosundan ya da genel manzarasından rahatsız gençlerle, bizim yıllardır sürdürdüğümüz Cumartesi sohbetlerinden birinde, ortam biraz kızıştı. Her şeye rağmen, Bahçeli, Şefkat Çetin gibi adamlara rağmen ülkücü camianın çok dışında durmayı kabul etmeyenlerle, "bu adamlarla ben bir değilim, böyle ahlaksız bir camiada niye durayım" diye haklı bir şekilde isyan edenler hafif karşı karşıya geldiler. Orada, her iki tarafı da anlayan ve büyük bir iç çelişki ile her iki tarafa birden mensup olan bendeniz, bir laf ettim: Ülkücüler aslandır...

Aslandır ama nasıl aslandır? Aklımda Pentagram'ın bir şarkısı vardı: Lions in the Cage... Yani "Kafesteki Aslanlar". Sultan Üçüncü Osman'ın hayat hikâyesinden esinlenmiş çok güzel bir metal müzik eseri. Sözler İngilizce ama, özetle elli yıl kafeste bekleyen bir şehzadenin "çıkınca sıra bana gelecek, hepinizi geberteceğim" diyerek kudurmasını, ruh halini anlatıyor.

Ülkücüler aslandır, ama böyle aslandır. Kafese kapatılmış aslanlar. Ve sürekli kırbaçlanıyorlar. Devlet Bahçeli, kafesin bekçisi. Ülkücüleri bunaltan her türlü gelişme ve tahrik, kırbaç... Şimdi aslanı düşünün: 18 yıldır kafeste. 18 yıldır kırbaçlanıyor, rahat da değil. Sürekli teyakkuzda, ama tepki veremiyor, bir şey yapamıyor. Bu aslan ne yapar?

Aslanın önünde iki yol vardır ve ikisi de müspet değil: Ya kırbaç nedeniyle kedileşecek, aslanlık hasletlerinden vazgeçip boyun bükecek, inleyerek kaderine razı, teslimiyetçi bir kedi yavrusu olacak... Ya da kuduracak, çıldıracak, kafesten çıkar çıkmaz önüne gelene saldıracak: Muhtemelen ilk olarak onu kafese tıkana... Sonra sıra kırbaç vuranlara gelir mi bilinmez, o esnada vurulabilir.

Devlet Bahçeli'nin ülkücü hareketi getirdiği nokta budur. Ya bu zoraki tecrit ve kafesleme ülkücüleri çıldırtacak ve bir daha yaratıcı, yapıcı, büyütücü bir tavır sergilemekten aciz, neo-nazi çetelerine benzer bir ülkücü camia göreceğiz, ya gettosuna kapanmış, tırnakları sökülmüş çingene ayısından beter bir ev aslanı olacak bizim gençlik. 

Bizim gibi hareketlerde tevarüs zinciri önemlidir. Başbuğun öldüğü yıl doğan bir nesil var ve 18 yaşında bunlar, oy kullanıyorlar artık. Bizim hasletlerimizi, motiflerimizi, değerlerimizi onlara Devlet Bahçeli gibi adamların başında durduğu bir teşkilat aktaracak güya... Tehlikenin farkında mısınız?

Bizim en büyük derdimiz, köylü-Türkmen hareketi olan Ülkücü Hareket'i, "şehirli Türk" hareketine evriltmek, Türk tarihinin en eski ve en temel problemi olan "ya şehirli, ya Türk" ayrımını "hem şehirli hem Türk" haline getirebilmekti, ya da öyle olmalıydı. Fakat en büyük derdimiz, genel başkanımızı nasıl aklarız ve üç kuruş genel merkez maaşı için yalakalık yapanların koltuğunu nasıl muhafaza ederiz oldu. Benim derdim bu değil, ama ülkücü camianın genelinin derdi bu. Ve bu benim gururuma dokunuyor. 

Mevcut kurumlar içerisindeki ülkücüler bu yüzden güçsüz. Gerçi, "er kişinin koluna zincir değil, kılıçtır layık olan" diyen Macar şair, Gençosmanoğlu'nun "Petöfi seni dinliyorum" dediği Sandor Petöfi'den ilham alarak Hürriyet Kasidesi'ni yazan Namık Kemal,

Değildir şîr-i der-zencire töhmet acz-i akdamı
Felekte baht utansın bi-nasib- erbab-ı himmetten

yani, "zincire vurulmuş aslana ayaklarının güçsüzlüğü töhmet değildir, felekte talih utansın nasipsiz himmet erbabından" demiş ama, ben suçu feleğe atıp sıyrılamıyorum işin içinden. Suç bizim. Bu kurumlar içinde kaldıkça da, iki yol var: Ya kedi olacağız, ya kuduz. Her ikisi de ülke ve ülkü için iyi değil.

Öyleyse yol ne olmalı? Bütün ülkücüler, Bahçeli ve şürekasının saltanatının yıkılması için hücum etmeli. Belki o zaman, çimlenemese de tohumu baki kalan o ümidimiz yaşayacaktır, bir gün çimlenebilecek, filiz verecektir. Eğer Bahçeli acilen yıkılmazsa, "iş işten geçecek" ve Gemuhluoğlu gibi ağıt yakacağız:

Şimal dağlarının en yücesine,
Kayaları aşarak, rüzgarlara binip kartallaşarak,
Sakladığımız soyumuzu buldular.
Vurdular, onun arta kalanını vurdular,
kör ve kızıl kurşunlar.
Yukarlardan senin ve benim,
kalbime çarparak yuvarlananlar var.

O zaman, başka bir parti, başka bir kurum gereklidir. Zira MHP, açık ve net bir şekilde "Bahçeli'nin Partisi" olmuştur, başka bir şey değil. Eğer ülkü ve değerler kişilerden önemliyse, bulunmaz hint kumaşı olmak şöyle dursun, beceriksiz, zayıf, pişkin ve akılsız olduğu ayan beyan belli Bahçeli'nin ve onun çapsız ekibinin orada kalmaması gerekir, kalmasını savunmak ülkücülük tövbesini gerektirirdi. 

Hal böyleyken, şimdilik elimizdeki aslan tam kedi olmamış ve tam kudurmamışken, elimizden geldiğince yüklenelim. Değilse, Boğaç Han gibi bir sorgulayalım: Biz niye bu canavara yumruğumuzla destek olalım ki? Önünden çekilelim, bırakalım nereye toslarsa toslasın. Bol keseden hain yaftası yapıştıranların lafları bize niye dokunsun ki? Biz, "dedikoducunun dedikodusundan yılmayan"lar değil miydik?

Bu yazının bir de devamı gelecek, bu konuyla alakasız bir meseleyi işleyeceğim, daha uzun bir zaman diliminden bir manzarayı çizmeye çalışacağım. Malum Kafes filmi ile, kıymetli hocam Yağmur Tunalı'nın Kavga Günleri kitabını konu edinerek ülkücü serüvenimizi anlatacağım. 

Yazıdaki görsel, sevgili babam Duran Dinçaslan'ın 20-21 yaşlarındayken çekildiği bir fotoğrafı. Zamanının fotoşop teknikleri göz kamaştırıyor. O adamın oğlu olarak, Önkuzu'dan Çakıroğlu'na, Türk milliyetçiliği için ölenlerin boşa ölmemesi için elimden geleni yapacağım, o yüzden ibadethaneyi kutsal yapan yapısındaki taşlar değil, orayı dolduran gönüldaşlardır şiarını kendime tekrar tekrar hatırlatıyorum. 

Okura da, mezkur Hürriyet Kasidesi'nin sonuyla sesleneyim: 

Kilâb-ı zulme kaldı gezdiğin nâzende sahrâlar
Uyan ey yâreli şîr-i jeyân bu hâb-ı gafletten

(zulmün köpeklerine kaldı gezdiğin güzel ovalar, uyan ey yaralı kükreyen arslan, uyan bu gaflet uykusundan)


M. Bahadırhan Dinçaslan

This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.



 
mbdincaslan.com | © 2024 Tüm Hakları Saklıdır

  • Mevcut yorum yok.

Who's Online

801 ziyaretçi ve 0 üye çevrimiçi

Latest Park Blogs