Değerli ağabeyim Oğuzhan Murat Öztürk'ün bir paylaşımında, Dukas'ın Türk erkekleri ve yabancı kadınlara ilgisine dair bir tespitini görmüş, çok gülmüştüm.
Oğuzhan Murat Öztürk'e ithaf ettiğim bu yazıda, edebiyatımıza şöyle hızlıca bir göz atıp, Türk edipler yabancı kızlara nasıl yaratıcı, sanatkarane bir üslupla kur yapmışlar, örnekleri vereyim dedim.
Öyle ya, Dadaloğlu gibi "neye tapıyorsan ona tapayım" diyen, bir meçhul ozan gibi çapkınlıktan dönerken Hasan Kalası'nda ceket, göynek ve dahi şalvarı unutup gelmiş bir milletin ahfadıyız.
Dukas diyor ki, Türk erkekleri yabancı güzellere, ister kendi rızalarıyla ister esir olarak gelsinler, bir tanrıça gibi muamele yaparlar, kendi ırklarından kadınlardan ise bir ayı ya da sırtlan imişçesine nefret ederlermiş.
İş bu denli vahim mi bilmiyorum, ama gerek divan edebiyatında, gerek halk edebiyatında yabancı güzellere dair oldukça yaratıcı mısraların yaratıldığını biliyorum. En az bilinenlerden biri, örneğin, Dertli'nin Rumca pasajlar da kattığı "Bir Rum Güzeline Oldum Müptela" şiiridir.
Nedim, bir hıristiyan güzelin ona şarap içme teklifi ettiğini şöyle anlatıyor:
Ol bût-i tersâ sana mey nûş eder misin demiş
Aman ey dil! Ne müşkil-ter sual olmuş sana!
Bu beyit oldukça eğlencelidir, mealen diyor ki: "Bir hıristiyan tanrıçası sana şarap içer misin demiş, ey gönlüm sana ne zor bir soru sorulmuştur!" Fakat ikinci mısrada bir istihza gizli, görünürde, şarap İslam tarafından yasaklandığı için, o güzelin teklifi ile Allah'ın emri arasında kalmanın zorluğundan şikayet eder. Ancak gerçekte, Nedim dalga geçmektedir: Tabii ki içerim, soru mu ulan bu!
Nedim'in yaratıcılığı bununla sınırlı değil. Bir Cezayirli afet görmüştür. Cezayir, malum olduğu üzre, korsanları, leventleriyle, baştarda denen gemileriyle meşhurdur. Bu meşhur durumu mazmun olarak kullanıp iltifat etmekte gecikmez:
"Derya-yı aşka beni baştarda eyledi
Bir tane al fesli Cezayirli afeti."
(Bir al fesli Cezayirli afet, beni aşk deryasının gemisi yaptı)
İmadeddin Nesimi geri kalmaz. Divanında Türk sıkça mazmun olarak kullanılır, kendisi çekik gözlü kadınları pek sever. Yaptığım Nesimi derlemesinden en yaratıcı bulduğum beyti paylaşayım:
"Aynın hatâsız ey bût-i Çîn döktü kanımı
Türk-i Hatâdır, aslına varır, hatâsı yok"
Hata Türküdür, aslına çeker, günahı yoktur)
Hata, Kıtay'ın Arapça yazılmışıdır, Nesimi hata (yanlışlık, günah) sözcüğü ile Hata (Kıtay, Moğolistan) sözcüğünü birlikte kullanır.
Bu kadar mı? Bakın Hayali ne diyor:
"Bir Moğol-Çîn yüzlü kâfir gönlümün Bağdâdını
Necati Bey, gerçi, Türkman kızını değişmez hiçbirine ama:
"Ey serv-i naz gamzeye öğretme gözlerin
Zinhar verme mest olucak Türkman'e tığ"
(Ey nazlı servi, gözlerini gamzeye alıştırma, Türkmen sarhoş olunca eline bir de kılıç verme)
Sezai-i Gülşeni, Arnavut kızlarını tercih eder:
Arnavut ciğeri meşhurdur; demek kızları da soylarının namı mucibince pek dişli, pek kavgacı imişler, genç Arnavut kızlarının kılıcı da aşık ciğerini doğruyormuş.
Şimdilik bu kadarı bir kenarda kalsın, belki bir gün bir akademik makale yazar, bütün edebiyatımızı tarar, en yüz kızartıcı tarafımızı bir bir belgelerim.
M. Bahadırhan Dinçaslan
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
Yorumlar