Amerika seçime gidiyor ve bu sadece Amerika'yı değil, bütün dünyayı ve elbette Türkiye'yi ilgilendiriyor. İlgilendirmeli midir? Ben Amerika'nın "etkisi"ni çoklukla sevmesem bile küresel jandarma rolünün bir vakıa olduğunu düşünüyor ve buna kayıtsız kalmak ya da duygusal bakışa kapılarak bu gerçekle bir rabıta kurmanın zararlı olduğunu görüyorum. Amerika'yı iyi tanımalıyız, hiçbir zaman "dünyayı amarigaynan yahudiler yönetiyor" diyenler gibi olmadım ama, Amerika gerek GONGOlar (Hükümet tarafından organize edilmiş hükümet-dışı organizasyon. Yani legal görünümlü "ajan" kuruluşlar. Bunların üyeleri Türkiye'de sol ve merkez gazeteleri yıllardır işgal ederler mesela.) gerek uluslararası kurumlar, gerek fon yöneticileri, gerek diğer faaliyetler yoluyla dünyayı "etkiler". Bu etki, "yönetme" seviyesinde değil, ama yerel ölçeklerde yönetenin kim olacağı, akıbetlerin nasıl gerçekleşeceğini belirleyen en önemli faktörlerden biri.
Amerikan seçim sistemine dair daha evvel -eksiklerle dolu olsa da- yazmıştım, burayı tıklayarak okuyabilirsiniz, sistem çok karmaşıktır ve Türkiye'ye çok yabancıdır; o yüzden işin "kim seçilir?" analizine girişmeyeceğim. Fakat filler tepişirken ezilen çimen, ya da bizim köylülerin deyimiyle "arada yırtılan Hacıbekir'in yakası" konumundaki ülkemiz ve uluslararası konjonktür zaviyesinden hangi aday ne anlama gelir, onu yazacağım.
Seçimlerde elbette en çok öne çıkan adam Donald Trump. Medyanın daha önceden "şovmen" mizacıyla aşina olduğu biri. Zengin, kendi kendini finanse ediyor. (Amerikan seçimlerinde kampanyanıza topladığınız bağışlar çok önemlidir. Trump bu açıdan avantajlı, serveti gayet büyük.) İlk akla gelen, Putin'le karşılıklı iltifatlarına, beyanlarına bakılırsa, Trump'ın Avrasyacılık yazımda değindiğim "Rus beslemesi & etki ajanı toplumsal figürler"den biri olabileceği. Direkt böyle olmasa da, Rus lobisinin Amerika ve dünyadaki bütün açık ve "gri" etki ajanları ile Trump'ı desteklediğini düşünüyorum.
Trump, asıl olarak ümit taciri. Git gide fakirleşmiş, yerel dünyasına kapanmış ve cahilliği artmış Amerikalıların hayallerinin ticaretini yapıyor. Bu yüzden oy kazanıyor: Trump sistemin yarattığı bir virüs, sistemden öç alıyor. Amerikan sistemi, kurucu babaların entelektüalizminden, Avrupa'nın sosyal demokrasisinden uzaklaştıkça toplumdaki uçurum arttı, en alttakiler bambaşka bir dünya tecrübe etmeye başladılar ve orta sınıf git gide tuhaflaştı. Trump bundan besleniyor. Bu vehçhile Trump, Amerika'nın "içine eden" bir başka şovmeni, Ronald Reagan'ı hatırlatıyor. Bu "içine etmek", daha çok Amerika'nın içindedir, soğuk savaşta Reagan, Sovyetlerin amansız karşıtıydı ve bu açıdan Trump'tan iyidir, fakat Amerikan sosyal tabakaları arasındaki uçurumun genişlemesine ve bağnazlığın, tecrit edilmiş lokalliğin artmasına sebep olmuştur.
Fakat Trump Amerikan halkının Obama ve öncesinden beri gelen bir takım saçmalıklara dair bıkkınlığını iyi kullanıyor, önceki paragrafta belirttiğim gibi. Amerika'nın Tayyip Erdoğan'ıdır diyebiliriz. Bir kifayetsiz muhteris olarak, Putin ile ilişkisi de göz önüne alınınca, Trump denen içi boş, şovu hoş adam seçilirse Rusya Doğu Avrupa ve Ortadoğu'yu işgal eder, hepimizi komünist zincirlere vurarak köleleştirir diyebilirim. (Trump gibi propaganda yapan adama, onun tarzıyla ancak böyle karşı sav üretilir.)
Bernie Sanders, solcu tavrıyla biliniyor. Türkiye'ye uyarlarsak, ÖDP ile CHP'nin kürtsever kanadı arasında bir yerde duruyor. Fakat temsil ettiği ekonomi anlayışı, kanaatimce, Amerika'ya "içeride" yarayacaktır. Buffet'tan en son bizim Ali Koç'a kadar bütün kapitalistlerin de uyanmaya başladığı "Kapital bu kadar dar bir alanda birikirse, sistem çöker" tesbitini Amerikan sermayesi daha yaygın ve net bir şekilde yaparsa, zaten eski tüfek Bernie gelmese bile Amerika bu tarz bir regülasyona, bizzat sermaye eliyle gidecektir diye düşünüyorum. Öte yandan, Putin konusunda biraz korkak, dünyanın ihtiyacı olan tavır şuradaki açıklamada leziz bir şekilde örneklenmişken, Bernie iki arada bir derede gibi duruyor. Burayı tıklayarak ve sair beyanlarında Kürt hareketini desteklediği ve ortadoğuda önemli bir aktör olarak gördüğüne dair açık verileri görebilirsiniz. Bernie Amerikan Başkanı olursa, sıcak denizler şöyle dursun, Rusya Ekvatora kadar ilerler. (Kaptım ben bu işi.)
Clinton'a gelince, Obama'nın hem içeride, hem dışarıda devamı olacak gibi, çok çok Obamacare gibi birkaç mevzuda farklı bir söylem geliştirecektir. Hillary de Kürtleri destekliyor ve mevcut Amerikan yönetiminin Türkiye'yi toptan gözden çıkarmayan ancak Kürtler üzerine yoğunlaşan stratejisini benimsemiş görünüyor. Kısa vadede statükoyu devam ettirir, uzun vadede, şartların zorlaması ve Rusya'nın saldırganlığı nedeniyle cumhuriyetçi refleksler verir ama Türkiye için iş işten geçmiş olur.
Marco Rubio, benim favorim. Her ne kadar o da Kürtleri önemli bir aktör olarak görüp denklemine alsa da, "eğer müttefiklerimizi desteklersek, Rusya bizi sınamayacaktır" diyerek Rus jetinin düşürülmesi olayında Türkiye'ye net destek verdi. Rusya'ya karşı, Rus niyetlerini anlamış ve "aman tadımız kaçmasın" lüzumsuzluğunu geride bırakmış bir adam olarak net ve sağlam konuşuyor. Üstelik tam anlamıyla "makbul Amerikalı", yani "wasp" (white-anglo-sakson-protestan. Baş harfleri birleşince "eşek arısı" oluyor.) değil, Obama ile gelen bir parmak bal çalma geleneğinin devamı olarak da avantajlı olabilir. Bir de, Trump'ın yükselişinin menfi etkilerini göz önüne alan Cumhuriyetçi parti ve camia tarafından desteklenecek ve daha fazla öne çıkarılacak gibi duruyor. Bunlar bizi pek ilgilendirmez de, Suriye ve Rusya meselesine, Türkiye alt-başlığına bakışı çok hoşuma gidiyor.
Elbette Amerikan Başkanı Amerika'yı tam anlamıyla yöneten adam değildir. Seçimler de, büyük oranda profesyonel şovlar gibi hazırlanılan birer gösteriye çok benzer. Ancak hangi başkanın seçileceği, mutlaka politikalar üzerinde etki sahibidir, "vay efendim amarigayı aslında uzaydan gelen kertenkeleler yönetiyor, başkan sadece bir kukla" diyenlere kulak asmamak lazım.
Bütün bunlardan hareketle, Rubio Türkiye'nin işine gelecek ve Türkiye'nin "anlamlı muhatap bulabileceği" tek uluslararası siyaseti temsil ediyor. Umarım o seçilir, ihtimalini pek düşük görsem de bunu istiyorum. Bir Amerikan olsaydım, içeride Bernie, dışarıda Rubio olacak birini arzulardım.
M. Bahadırhan Dinçaslan
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
Yorumlar