Üye Girişi

Üye Girişi

Etimoloji: Sözcüklerin Peşinde

11 Eyl 2016

Albız sözcüğü çokça ilgimi çekmiştir. Nişanyan, basitçe "İblis" sözcüğünde "l-b" metatezi var, Albız olmuş diyor. Fakat bu kadar basit midir? Metatez sık rastlanan bir şey (örneğin biz toprak diyoruz, Azerbaycan Türkleri torpak diyor.) fakat "ilbiz"in (ki yine Nişanyan'ın taramasına göre 14. yy Türkçesinde ilbiz versiyonuna rastlıyoruz) albız olması biraz zor gibi. İ'nin a'ya dönüşmesinin örneğini hatırlayamadım. Kaldı ki, Türkçe'de, çok eski devirlerden beri "al-yal" sözcüğü önemli bir köktür, ateş, ruh, parlaklık ile ilişkilidir. (Yaltırık, yıldırım, yalaz, alaz, yalman gibi) Albastı, al karısı, albas, alpas, almas, almış ise, Albız sözcüğü ile aynı anlamda kullanılan diğer sözcükler.

Bitmedi. Elf sözcüğünün etimolojisi de, Proto-Cermence "Albız" sözcüğüne çıkıyor, o da Proto-Hint Avrupaca "beyaz, soluk" anlamına gelen bir sözcüğe. Latince albus "beyaz, parlak" yahut "soluk" demek, soluk anlamı özellikle geçtiği farklı dillerde daha da belirginleşiyor. Albinolara bu yüzden albino diyoruz. 

Türklerde "al karısı" ve "al ruhu" var, bunu kesinlikle biliyoruz. Al- kökünden türetilmiş sözcüklerimiz yüzlercedir. Albastı da, "al basan", "kara basan" anlamında sıkça kullanılan bir sözcük. Haydi işin içinden çık çıkabilirsen: İblis midir, alboz mudur yoksa ana Türkçe midir bu sözcüğün nihai kökeni? Üstelik hepsi, aşağı yukarı aynı manada, "doğaüstü, hayaletimsi varlık" anlamında kullanılmış. 

Etimoloji, her zaman sonuca ulaştırmıyor. Ancak sonucu değil, süreci zevkli olan bir merak sahası. Herhalde şimdiye dek en fazla kendimi geliştirdiğim okumalar, bir sözcüğün peşine düştüğümde yaptığım okumalardı. Sözcüğün geçtiği metinleri bulacaksın, örneğin Türkçe ise, bir Divan-ı Lügat'it Türk'e bakmalısın, sözgelimi Irk Bitig, Orhun Yazıtları, Çin kayıtları derken, bayağı kaynak taramalısın. Tararken, ilginç şeyler öğreniyorsun, hatta hangi sözcüğün peşine düştüğünü unutuyorsun bazen. Bazen sonuca ulaşıyorum, o zaman yazılarıma neşe ve derinlik katan güzel malzemeler çıkıyor, Öğretmenlerin Öküzlüğü gibi.

Ufkunu da genişletiyor bak. Mesela Gökalp der ki, halk ağzı, eş anlamlı sözcük içermez. Eş anlamlı sözcükler karşına çıkarsa bil ki, sana eş gibi görünen anlamlar çok farklıdır. Örneğin, der, Arapça'dan siyah ve beyaz sözcüklerini alan halk ağzı, ak ve karayı da muhafaza etmiştir. Fakat siyah ve beyazı renk için kullanırken, ak ve karayı soyut anlamlarda kullanır. Alnım ak der, alnım beyaz demez. Hala renk iması varsa da, ak ve kara, çok daha derin birer anlam kazanmışlar, düz ve tek boyutlu anlamlarını ise büyük oranda siyah ve beyaza terk etmişler. Bu yüzden kara yazı bir ilahi planın, bir görklü belanın işareti iken, siyah yazı alelade bir kağıttaki siyah renkte harfleri çağrıştırır. 

İlginç benzerlikler yakalarsın etimoloji sayesinde, toplumların düşünüşlerine dair. Örneğin felek, esasen çark demektir Arapça'da. "Çerh ile söyleşemem" diyen şair, çerh yani "çark" diyerek, bir mekanizma dişlisini değil, feleği işaret eder yine. Felek neden talih, baht anlamını kazanmıştır? Zira gökyüzü yıl içerisinde "döner". Yıldızlar, dünyanın hareketleri nedeniyle gökyüzünde yer değiştirirler. İnsanların kaderini de yıldızlar etkilediğinden, "talihimiz döner" yahut kahpe felek bir döneklik eder. "Çerh-i feleği aksine gerdan ederim ben" diyen şair, o yüzden feleğin çarkını tersine döndüreceğini söyler sevgilisine. 

Pekala Türkçe "evren" ne demektir? Kainat, değil mi? Bir anlamı daha var, "büyük yılan, ejderha" demek. Evrilmek sözcüğü ile akraba: Evirip çevirmek ikilemesinde yaşayan anlamıyla. Evirmek, aslında çevirmek demek. Yılan, kıvrılır, evrilir, çevrilir, bu yüzden yılana evren-evran demişler. Gökyüzü de döndüğünden, ona evren demişler, evrilen şey anlamında yine. Ki, evirmek sözcüğü, eğirmek sözcüğü ile akraba, ip eğirmek, bildiğimiz. Felek sözcüğü ise, Nişanyan'ın bildirdiğine göre, nihahi olarak Fenikece pelekumdan geliyor: Yün eğirme çıkrığı. 

Bitti mi? Bitmez. Bir de Jörmungandr var, bir büyükçe yılan, İskandinav mitolojisinde. Dünyayı (evreni) çepeçevre saran bir yılandır. Yılan ile "evren"in iki kültürde böyle şaşırtıcı biçimde benzer ilişkilendirilmesi muhtemelen ikisinin de dönmesi, kıvrılmasından.  

Fakat etimoloji eğlenceli olduğu kadar, kurallıdır da. Tahmin ettiğiniz şeyler çoğu zaman tutmaz. Zira kuralları bilmiyorsunuzdur. Örneğin sosyal medyada, "kut ile good" akrabadır diye iddia edildiğini görmüştüm. Ancak sözcüklerin evrimini bilmeyen birisi iddia edebilir bunu. Yahut Farsça "bet" ile İngilizce "bad", aynı dil ailelerinde olmalarına rağmen akraba değildir. 

Altay Dil Ailesi'ni ele alalım. İlk ayrımımız, z-r ayrımıdır. Bizim "öküz", bazı Türk dillerinde "ökür-ökör". Yahut bizim "ikiz", onlarda "ikir". Çuvaşça'da böyledir. Sonra, örneğin Kıpçak dil grubunda, Kazakça ve Kırgızca'da, sözcük başındaki "y" sesleri, öne gelir ve "j" olur. Ve bu kurallar asla şaşmaz. Altay Dil Ailesinde, herhangi bir dilde ana Türkçe bir sözcüğü bilirseniz, aynı dil ailesinde bir başka alt dildeki karşılığını, kuralları bildiğiniz sürece sözlüğe bakmadan bulabilirsiniz.

Diller birbirine kelime verirken de, kelimeler belli ses dönüşümlerine uğrayabilirler ve bunda da kurallar vardır. Örneğin Türkçe, özellikle halk ağzı, r ile başlayan sözcüklerin başına bir ı, i getirir: Iramazan, İrecep gibi. Sözcük başında st varsa, bu istop, istasyon gibi Türk hançeresine uygun hale getirilerek alınır. Hint-Avrupa dil ailesinin de kendi içinde kuralları vardır. Ch gibi sesler, örneğin İngilizce'de kimi zaman "k", kimi zaman "h", "ç", kimi zaman "ş" olur: Archaic (arkeik), Bach (Bah), March (Març), Machine (maşin). Esasen ch ikilisi, Yunanca'daki, bizim Azerbaycanlıların x sesi gibi "sert h"ye karşılık gelen bir ses için yaratılmış Latin alfabesinde. Yani Latinler, dillerinde olmayan bu sesi, aldıkları Yunanca yabancı sözcükleri yazabilmek için, ch ile göstermişler. Zamanla k'ye dönüşmüş. Latince'den Fransızca'ya dönüşünce, ş olmuş. K sesi, özellikle dar ve ince seslerden önce gelince, ç'ye evrilme meyli gösterir, bu yüzden ç sesi de verir olmuş. Bu sesi içeren sözcükler, nereden aldığımıza göre, bizim dilimizde de değişiklik gösteriyor: Fransızca'dan aldığımız için arkiv yahut arkhayv demiyoruz, arşiv diyoruz. 

Bir gün, emekli olduğumda, bütün ses değişim kurallarını sade ve herkes tarafından anlaşılabilir şekilde yazma planım var. O zamana dek, bu kısa yazıyla yetineyim. Umayım meraklısı için güzel bir başlangıç olmuş ve daha fazlasını uzmanlardan okuma arzusunu tetiklemiştir. 


M. Bahadırhan Dinçaslan

This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it. 

 
mbdincaslan.com | © 2024 Tüm Hakları Saklıdır

  • Mevcut yorum yok.

Who's Online

240 ziyaretçi ve 0 üye çevrimiçi

Latest Park Blogs