Başkanlık sistemi tartışmaları ilk gündeme geldiği zaman, AKP ile PKK uzantısı partinin arası iyiydi. El birliği ile eski Türkiye'yi tasfiye ediyor, orduya Fethullahçı subayları alıyor, Fethullah'ın gazetelerinde AKP'li ve PKK'lı isimler Türk subaylarının işlediği cinayetleri anlatıp, karıncayı bile incitmeyen PKK'nın nasıl müşfik bir hareket olduğundan dem vuruyorlardı.
Şükür ki o günler geride kaldı. Fethullahçı, AKP'li ve PKK'lı ittifakı bozuldu, bu biz seküler milliyetçilerin karşısındaki cephenin üçe bölünmesi, doğru bir stratejiyle düşmanın daha kolay yenilebilmesi anlamına gelir.
AKP'nin yeni ortağı MHP. Devlet Bahçeli, aylar öncesinden muhaliflerin söylediği gibi, koltuğunu muhafaza etmek için Erdoğan'a biat etti. Dünyanın hiçbir yerinde, "fiili durum var bunu meşrulaştıralım" denmez, deniyorsa orada bir tuhaflık var demektir. Peki bu ortaklık nereye kadar? Bahçeli Erdoğan'ın yardımcısı mı olacak? Burhan Kuzu bile bas bas bağırıyor MHP tasfiye edilecek diye. Peki bu tasfiye, MHP'li şişko beylerin AKP saflarında makam mevki kazanmasıyla mı sonuçlanacak? Mümkün, ama daha kârlı çıkanlar olacaktır, bu şişko beyler de siyaseten büyük bir değer arz etmiyorlar; hiçbir kesim ya da görüşün kanaat önderi değiller. Yalnızca MHP'de işgal ettikleri makam üzerinden bir güçleri var, o ellerinden alındığında, sıfırın altında bir etkileri olur.
Etnik siyasetin ideolojik omurgası, prensipleri yoktur. Amacı, mümkün olan bütün araçları en verimli şekilde kullanıp, temsil ettiği etnisiteyi nihai hedeflerine ulaştırmaktır. Bunu "Gezi'de darbeyi gördüm" çıkışında da, Gezi'ye sonradan gelip, halkın gözünde "Bu bir terörist hareketidir" diye kodlanmasına yardımcı oluşlarında da görüyoruz.
Bunun ötesinde, veriler bize gösteriyor ki, AKP başkanlık sistemi için halka gittiinde, %45'ten sonra sıkıntı yaşayacaktır. Üstelik, en son Murat Yetkin'in de yazdığı üzre, AKP'li milletvekillerinden de bir direnç sözkonusu. Bu isimler kimi zaman haklı, kimi zaman da gizli gündemlerindeki çıkar hesaplarına bağlı nedenlerden ötürü Erdoğan'ın başkan olmasını istemiyorlar.
MHP'nin referanduma gitmesi için vereceği destek kritik, ancak referanduma gelince MHP'nin pek anlamı kalmayacak. Referanduma giderken bile, yaklaşık 15 MHP milletvekilinin hayır diyeceği kesin gibi, bilgiler ve kulislerde konuşulanlar dikkatli incelenince. Şahsen, siyasi varlığını tamamıyla Bahçeli'ye borçlu olan tipler hariç, MHP milletvekillerinin yakından izlenmesi taraftarıyım. Bazen tırnak içinde "saray" yazarak, bazen çıkıp açıkça konuşarak evet demeyeceklerini beyan ediyorlar. İsimleri vererek bu isimler üzerindeki siyasi baskının artmasına vesile olmayalım, ancak referanduma giderken bile Bahçeli'nin koltuğu tehlikededir.
Bu noktada, etnik siyasetinin amaçları lehine tavizler kazanan HDP'nin, başkanlığa destek vermesi mümkündür. HDP'den önce buna benzer açıklamaların Kadri Yıldırım'dan gelip, sonradan parti temsilcileri tarafından yalanlanması da bu şüpheyi kuvvetlendiriyor.
Başkanlık istemeyenlerin, halka bu muhtemel terörist işbirliğini anlatması yerinde olacaktır. Bu işbirliği gerçekleşmese bile, bunun dillendirilmesi HDP üzerindeki baskıyı arttırıp Erdoğan cephesini yalnızlaştıracaktır.
Halka başkanlık sistemi için önerilen anayasa değişikliğinin korkunçluğunu anlatmak pek fayda sağlamıyor. Zira bunu anlayacak eğitim seviyesinde olanlar başkanlığa zaten karşı. Geri kalan kitle için, bu insanların muhafazakar ve statükocu hassasiyetlerinin kaşınması gerektiğine inanıyorum.
Her şeyden evvel, muhaliflerin "karşı koyamıyoruz, başkan olacak" ruh haline girmesi, başkanlığı getirecektir. Erdoğan öyle aksettirmeye çalışsa da, AKP'nin işi hiç kolay değil ve cephesinin sarsılması, bölünmesi için elinden geleni yapan muhalifler, büyük bir ders verebilir. Bahçeli MHP'sinin yakınlaşması Kürtleri, Kürtlerin olası desteği ise büyükçe bir sağcı kesimi rahatsız edecektir. Bu rahatsızlıklar kaşınmalı.
Bu süreç, ayrıca MHP'li muhalifler için de bir fırsat olacak. Türk milliyetçiliğinin şerefli tarihindeki bu kara lekeyi temizlemek için, başkanlık sistemine verilen destek ve yaratacağı sancılar, ikinci dalga dönüşüm hareketinin önünü açacağa benziyor. Bu noktada en geniş kesimde kabul görmüş isim olan Akşener'in, hep dediğim gibi sadece MHP'nin değil, Türkiye'nin birleşme ve dönüşme umudu olarak potansiyeli azalmıyor, aksine artıyor.
M. Bahadırhan Dinçaslan
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
Yorumlar